17 Ocak 1991’de Koalisyon’un Birinci Körfez Harekâtı başladı. Amaç, ABD’nin gazı verip Kuveyt’i işgal ettirdiği Sadddam Hüseyin’i cezalandırmaktı. Koalisyonun başını çekenin de ABD olması, herhalde müthiş bir dünya liderliğini göstergesi olabilirdi (!).
Bu tarihten 11 yıl önce Türkiye’de 80 Darbesi oldu. Kenan Evren başa geçti ama altın yıllarına giren kişi Özal’dı. Özal’ın birlikte çalışmaktan büyük keyif aldıkları da ABD’li dostlarıydı.
Belki bir yerlerden çok tanıdık gelecek, Özal’ın aktif dış politika istediği malûmdu. Ona göre Irak’a yapılan harekât için Türkiye de kuzeyden bir cephe açmalıydı. Amerikalı dostlarıyla her zamanki gibi aynı fikirdeydi: “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi eskimişti. Türk askeri, ABD’nin dış müdahale gücü gibi hareket etmeli, böylece biz de yurt dışında aktif politika izlemeliydik. Bağımsızlık akıllardan geçmiyordu herhalde.
Yine çok tanıdık gelecek, Özal’ın meşhur bir Kürt planı vardı. Türkiye, aktif dış politikasını ilerleterek Kuzey Iraklı Kürtlerle birleşmeli ve federasyon olmalıydı. Takşakçı Paşalara rağmen Amerika merkezli planlar tutmadı. Cengiz Çandar da ABD’li dostlarına sadık olanlardan biriydi. Takip eden yıllarda “Türkiye büyüyemedi, Türkiye küçülecek” diye yazacaktı. Tuncay Güney de Çandar’ı okuduğundan mı aynı yerden vahiy geldiğinden mi bilinmez, aynı cümleyi ondan yıllar sonra kuracaktı.
Amerikancılık herpes simplex virüsü gibiydi. Bir döngü içinde sürekli tekrar ediyordu. Benzettiğimiz virüse bakılırsa hâlâ tekrarlıyor!
Yazının başına dönelim…
17 Ocak 1991’de Körfez Savaşı başladı. ABD’nin istediği gibiydi her şey: İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Suriye ve Mısır, koalisyon gücünü oluşturuyordu. Bir tek eksik vardı: Yıllar boyu Osmanlıdan dem vurulup ABD dış politikası uğruna gaza getirilmek istenen Türkiye.
17 Ocak 1992’de Eşref Bitlis’in helikopteri Irak’ın Selahaddin kentine giderken, Çekiç Güç tarafından inişe zorlandı. Paşa, Barzani ve Talabani’yi Saddam’la uzlaşmaya ikna etmişti. O yıllardan beri Türkiye’yi komşularıyla sorunlu hâle getirmek için uğraşıp duran, Türkiye’yi ateş çemberi arasına almaya kalkan ABD için bu kabul edilemezdi.
17 Şubat 1993’te Beechcraft-200 VIP düştü. Eşref Paşa şehit oldu. Türkiye, Uğur Mumcu suikastinin şokunu yeni yaşıyordu. 24 Ocak 1993’te o da katledilmişti. Mumcu’nun infilak eden arabasının enkazını “tak” diye temizleyenler, uçağın düşme nedenini “şak” diye bulmuşlardı. İTÜ yetkilileri, uçağı üreten firma aksini söylese de Amerikalılar üzülmemeliydi. Kuzey Kutbu’ndan gelen uçağın motorları Ankara’da buzlanıvernişti.
Beechcraft-200 VIP neden düştü?
Aşikâr bir savaşta uçaksavarlar uçak düşürür.
Gizli bir savaşta uçakları düşüren nedir?