“…Hepsi Korkuya Köledir.”
Tayyip Erdoğan Amerika’ya gitti. Yıllarca Ecevit ve Clinton’ın fotoğrafı üstünden “dünya lideri” imajı yaratmaya çalıştılar ama son ABD seyahati tüm gerçekleri bir kez daha göz önüne serdi.
Esas gerçekse şudur: İktidara gelmek için FBI ajanlarıyla beraber ABD’ye uçan, iktidarda kalmak için gittiği zaman kimse tarafından karşılanmadı.
Ve anlaşıldığı kadarıyla kendisini karşılamaya kimseyi göndermeyen ABD’yle milyarlarca dolarlık anlaşma imzalamakta sakınca görmedi.
Türkiye’ye geldiğinde muhaliflere “Eyyy!” çekerek yaptığı sataşmaları, yeri geldiğinde ettiği hakaretleri aklına bile getiremedi. “Kasımpaşa delikanlısı” imajı da “dünya lideri” imajı da oralarda sökmedi.
Açılımın yeni versiyonu işe yaramadı.
Bilmem kaç kez değiştirilmiş anayasayı değiştirme goygoyu şimdiden unutuldu.
20 yıllık siyasi iktidar, ana muhalefet partisine operasyon yaparak iktidarda kalmaya çalışmanın uluslararası kamuoyunda itibar görmeyeceğini, ABD’ye yapılan ziyaretlerin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini, iktidarı resmen olmasa sona ermekte olan partilerin yanında durulmayacağını anlamayacak kadar ham kalmış.
20 yıldır dilinden düşürmediği Menderes’in siyasi kariyerini de hiç çalışmamış.
Bir fotoğraf üstünden yapılan “Nereden nereye” goygoyunun sonuna geldiklerine göre bir şeyi daha belirtmek yararlı olacaktır.
Ecevit’in kariyerinde Kıbrıs vardı. Ecevit’in arzusunda Musul vardı. O fotoğrafta ayakta duran Ecevit değildir, ABD’nin yerli iş birlikçileridir.
Ecevit ve Erdoğan arasındaki esas ayrımı da belirtelim.
Ecevit, İsrail’in soykırım yaptığını açıkladı. İktidardan düştü.
Erdoğan’ın kamuoyunda oluşturduğu imaj, daima İsrail karşıtı bir siyasetçi oldu. “One minute” çekti ve İsrail’e doğru ne kadar bağırırsa o kadar iktidarda kaldı.
AKP ne kadar iktidarda kaldıysa İsrail de o kadar kuzeye çıktı.
AKP iktidarının zayıfladığı nispette de İsrail’le komşu olduk ve iç siyasette açılımlar, saçılımlar geri döndü.
ABD, Rusya korkusu sayesinde Avrupa’ya pahalı sıvılaştırılmış doğal gaz satıyordu. Şimdi iktidarın siyasi korkuları nedeniyle de Türkiye’ye satacak.
Şimdi bir de muhalif geçinen goygoculara bakalım.
Samimi bir vatansever, milletini korkutmaz çünkü korku, köle yaratır. Bir köle, tıpkı bir zombi gibidir. Yüreğinden ısırdığı bir başkasına korku satar ve onu da köle yapar. Bulaşıcı kölelik, korkunun kaynağı kurutulmadıkça yayılmaya devam eder.
“Amerika böyle yapacak.”, “İstanbul’da Vatikan kurulacak.”, “Papa Türkiye’ye gelip Fener’i kutsayacak.”, “Vatan bölünecek.” vesaire…
Bunların her biri birer telkindir.
Bu tarz cümleler insanın zihnine yerleştirilir, dolaylı yoldan bir rıza yaratılır.
Adam olan, cesur olan, “Gel de yap!” diyendir.
“Ben varken sana geçit yok.” diyendir.
Milleti korkutarak destek devşirmeyendir.
Uçuk kaçık yalanlar, gülünç komplolar, tarihe mâl edilmiş palavralar, büyük insanlar söylemiş gibi uydurulan sahte sözler, Kemalizm maskesi giymiş dolandırıcı müttefikler, bağış karşılığı satın alınan gazeteciler ve daha niceleri…
İşte bunların arkasına saklanan gerçekten korkmalıdır.
Ne demiş Seneca:
“Kimi şehvete kimi açgözlülüğe kimi hırsa, hepsi korkuya köledir.”
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen Mustafa Kemal’in askerleriyiz!