Siyonist Terör: IRGUN’dan Likud’a
Daha önce yazdığımız bir etimolojiyi tekrar aktararak konumuza giriş yapalım.
“Terör” kelimesinin kökeni Latince “terrere”ye dayanır. “Terrere” sözcüğü “korkutmak, dehşete düşürmek, tedirgin etmek, dehşetle caydırmak” gibi anlamlara gelir.
Teröristin amacı sadece korku yoluyla sindirmek, moral bozmak değildir. Korku, insanın hayatta kalma mekanizması olduğu kadar duygudur da. Dolayısıyla korku duygusu, insanı yöneten duygulardan biridir.
Dehşete düşmüş bir toplumda aklıselim aranmayacağı için bölünmüşlük, telaş, dolayısıyla da kaos vardır.
Böyle bir toplum her türlü komploya müsaittir.
Demek ki bir terör örgütünün herhangi bir ülkeye gerçekleştirdiği saldırılardan bir müddet sonra insanların karşısına dikilmek, onlara “Yakın zamanda şehit verdik.”, “Terör var, eğlenmeyin.” gibi ifadelerle telkinde bulunmak doğru değildir.
Terör, huzursuzluk yaratmak ister. Asker, insanları mutlu yaşayabilsin diye hayatını feda eder. Askere vefa gösterildiği sürece yaşamı devam ettirmek de esasında terörle mücadelenin bir parçasını oluşturur.
İsrail’in kuruluşundaki terörü çok az biliriz. O terörün İsrail’in iktidar partisi Likud’un temellerini oluşturduğunu, Netanyahu ve benzerlerinin uyguladığı siyasetin hamasi olarak değil gerçekten terör siyaseti olduğunu ise çok daha az biliriz.
Oysa bu siyasetin ve İsrail’in temelinde IRGUN (Tsava-Leumi / Ulusal Askeri Örgüt) olarak bilinen terör örgütü vardır. Her ne kadar Haganah gibi örgütler de olsa IRGUN’un daha önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Burada biraz eskiye gidelim.
Günümüzdeki en yararsız tartışmalardan birinin, sanki bugünün meselesiymiş gibi “Abdülhamid-İttihat ve Terakki” tartışmaları olduğunu yazmıştık. Elbette tarihin bir meselesi olarak ele alınması başkadır ancak tam bir hastalığa dönen bu tartışmalar kişilerin ve görüşlerin sembolleştirilmesini de geçti. Tam bir fesata dönüştü.
Kimisi Abdülhamid’i kimisi İttihatçıları Siyonistlerle hareket etmekle suçluyor. İnternet ortamında Mustafa Kemal de dahil olmak üzere pek çok tarihi şahsiyetle ilgili uydurulmuş bilgiler, sözde kitap görselleri, çarpıtılmış bilgiler yer alıyor. Bu paylaşımlar üzerinden toplum bölünüyor. Bu yalanlara inananlar fanatik derecede kendi devletlerine düşman oluyorlar ama devleti, milleti korumak davasında olduklarını zannediyorlar. Kandırılmışlık psikolojisi içerisine giriyorlar.
Siyonizm’in tarihi gelişimini göz önüne almadan konuşmak yanlıştır.
Yahudiler Osmanlı topraklarında Avrupa ve Rusya’ya göre daha iyi şartlarda yaşadılar. Bu nedenle ilk Siyonistlerin önemli bir bölümü Türk düşmanı olmadığı gibi İsrail devletinin kurulması konusunda tam anlamıyla hemfikir değillerdi.
Aslen Odessalı bir Yahudi olan Zeev Jabotinsky ise Türk düşmanıydı. İsrail devletinin kurulması gerektiğine inanıyordu. İngilizlerle yakınlaştı, onlara yaklaşabilmek için de Yahudi katliamı yapan Rusya’ya kinini erteledi. Osmanlı’yı düşman belledi.
Türkiye’de Dr. Nazım Bey gibi isimlerle görüştü. Beklediği desteği alamadı. Osmanlı ve Almanya ise Siyonist gücü elinde tutmaya çalışıyordu. Siyonistler Osmanlı yönetimiyle görüşmeler, pazarlıklar yapsa da İsrail devletinin kurulması konusunda İngilizler istekliydi. Evanjelist siyasetçileri olan İngilizler, Jabotinsky ve yoldaşlarıyla beraber Yahudi lobisini büyük ölçüde kendilerine çektiler.
Tam bir istihbarat servisi işi olarak öne sürülüp durulan Moiz Kohen, Yahudi İttihatçı, pazarlıkçı Abdülhamit söylemlerinin altında Siyonist komplosu yatar. Cahilce yapılan propagandalara karşı gerçekte Munis Tekinalp’in Yahudi olduğu bilinirdi, Osmanlı delegesi olarak Dünya Siyonist Kongresine katılmıştır.
İttihatçıların arasında Yahudiler olması normaldir çünkü bunlar Osmanlı tebaasıydı, Osmanlı bir imparatorluktu, üstelik Türk çocukları savaştan savaşa giderken zenginleşip aydın kimseler haline gelenler de bunlardı.
Abdülhamit zamanında Kudüs’e ciddi bir Yahudi göçü olduğu, Rothschildlerin bu işlerdeki rolü gerçektir. Ancak eğer Jabotinsky’nin ve İngilizlerin Türk karşıtı propagandası olmasaydı belki I. Dünya Savaşı’nın seyri daha başka olacaktı.
Sosyal medyanın en büyük propagandalarından biri, Türkler ve Yahudilerin savaşmadığı yalanıdır. Bu yalan hem tarihi okuyup analiz etmeyen hem de hiç okumayanların ortak iddialarından birisidir.
Yahudiler neredeyse 2000 yıl boyunca kendileri için savaşmadılar, bu bir.
2000 yıl sonra Yahudi’nin Yahudi’yle omuz omuza savaştığı savaş Çanakkale’dir, bu iki. Siyon Katır Bölüğü nakliyecilik hizmeti gördüğü bu cephede savaşmış, tecrübe elde etmiştir.
Kudüs’ün bizden alınmasında Rus ve İngiliz Yahudilerinden oluşan Tüfekçi Alayı büyük rol oynamıştır, bu da üç.
Devletler birbirleriyle bütün savaşlarını açıktan yapmazlar. Yahudi toplumu tüm dünyada fesatçı bir kavim olarak bilinir. Yaşadıkları çok dramatik olaylar olduğu doğrudur, anti-Semitizm’in Siyonizm’i fazlasıyla beslediği daha doğrudur. Siyonizm’in Yahudilerin başına çok iş açtığı, yaşanan felaketlerin Yahudileri kamuflaj ustası yaptığı bir başka doğrudur.
İngilizler Siyonistlere bir devlet vermiştir ama Siyonistler İngilizleri o devletin topraklarında istmemiştir. Tamamen bağımsız olabilmek için Haganah, IRGUN gibi terör örgütleri kurdular. İngilizlere karşı terör faaliyetleri uyguladılar.
Bu terör faaliyetlerinden ötürü asılanlardan biri Kürt Yahudisi Moshe Barazani (Barzani) idi.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nda gündeme gelen konulardan birisi Nazilerdi. Pek çokları için Zelensky’nin Yahudi olması nedeniyle Ukrayna tarafında ırkçı faaliyetlerin bulunması mümkün değildi.
Oysa iki tarafta da Nazizm ideolojisine mensup gruplar ve bu grupların kullandığı semboller vardı.
Ancak esas mesele şudur: Zelensky’nin ya da bir başkasının Yahudi olması o kişinin Nazi ideolojisine sahip olmasının önünde engel değildir.
Nazi Almanya’sı kurulmadan hemen önce ve Nazi iktidarının kurulduğu yıllarda Aryanist teoriyi savunan, Yahudilikten nefret eden, Yahudilerin en büyük sorunu olarak Yahudiliği görenler vardı. Bunda Avrupa aydınlanmasının temelinde Helenlerin olduğu inancının payı büyüktür. Çeşitli Yahudi yazarlara göre Yahudi dini ve kültürü Helenlerden aşırmaydı.
Bu konuya değinmemizin sebebine gelince…
IRGUN başta olmak üzere pek çok Siyonist oluşum, İsrailli veya dünyanın başka yerlerinden Yahudiler tarafından ciddi tepki görüyorsa bunun tek sebebi Yahudilerin tehlikeye atıldığı terör siyaseti değildir.
Bu tip Siyonistler aynı zamanda Nazilikle de suçlanmıştır ki bu da sadece ırkçı olmaları yönünden bir benzetme değildir.
Buyrun, Jabotinsky ve Mussoli’nin birlikte çekilmiş bir fotoğrafı:

Mussoli’nin sonradan hangi yöne gittiği önemli değildir. Onları hangi şartların bir araya getirdiği önemlidir. IRGUN gibi bir örgütün kurulmasını bu fotoğraf çok güzel anlatıyor.
Şimdi daha önce yazdığımız bir konuyu hatırlatalım.
Jimmy Carter döneminde ABD’nin baskısıyla İsrail, Filistin’le barış masasına oturdu. 1977 yılında IRGUN’un siyasi kanadı ve Netanyahu’nun da partisi olan Likud iktidara geldi. Likud’un başında Yahudilerin bir kısmının da terörist dediği IRGUN mensubu Menachem Begin vardı.
Siyonistler mızıkçılık yapsa da Carter kararlıydı.
Ne var ki ABD’nin bu girişimine karşılık Amerika ve Orta Doğu’daki Siyonist lobi harekete geçti. Petrol fiyatları kontrolden çıktı, Amerika’da Carter’ın üstündeki baskılar arttı. İran’da bir İslam Devrimi gerçekleşti, Amerikan elçiliği Filistin’in de dile getirildiği sloganların atıldığı bir baskınla basıldı, Amerikalı diplomatlar rehin alındı.
Ta ki Ronald Reagan başkan seçilene kadar. Onun yemin ettiği gün, rehine krizi de sona erdi.
O yıllara kadar Sosyalizm’in daha güçlü olduğu Filistin direnişinde kontrol köktenci İslamcılara geçmeye başladı. Enver Sedat bir terör saldırısıyla öldürüldü. Cinayetin faili, köktenci bir Filistinli idi.
77’de aşırı sağcı Likud iktidarı, aynı tarihlerde Filistin’in radikalleşmesi, 79’da İran İslam Devrimi, Türkiye’de gerçekleşen ve bir geçiş süreci olan Türk-İslam sentezinin İslamcılığa dönüştürüldüğü 80’darbesi…
Bunların hiçbirinin tesadüf olmadığını anlamamız gereken bir zamandayız.
İsrail’de bugün Likud iktidardır. Likud öteden beri terör siyasetinden yanadır. Netanyahu siyasi kariyeri boyunca “İran, nükleer üretmeye çok yakın.” diyen bir teröristtir. Maksadı ise kendi hastalıklı hayallerini gölgelemek, dikkati başka noktalara çevirmektir.
Her zaman olduğu gibi saldırıyor, sonra dönüp ABD’ye bakıyor.
1973’teki Yom Kippur Savaşı’nda ne oldu?
İsrail yenilmek üzereydi. Tıpkı bugün olduğu gibi o gün de ABD tarafından hava desteği sağlanmasaydı Siyonist lobi ağır darbe alacaktı. Ancak Nickel Grass Operasyonu ile İsrail kurtarıldı.
Şimdi birtakım İsrailli gazeteciler, “Yarı finalde İran vardı, yendik. Finalde Türkiye var.” diyorlar.
O meşhur sözü değiştirelim…
Özgürlüğümüze, insanlığımıza, namusumuz olan vatanımıza göz diken hiçbir Siyonist, filmin sonunu göremez.
Bir mucize olmazsa ya da büyük dünya liderlerimizden biri (!) sahte çıkışlarından birini yapıp Netanyahu’ya yine artı puan kazandırmazsa İsrail’deki iktidarın çöküşü yakındır.
Gerçi hoş…
İkisinin de elinde puanı kalmadı.
Türk milletine mensup olmakla gurur duyan tüm samimi vatanseverlerin birlik olma, birbirini gerçekten sevme, birbirine destek olma zamanıdır.
İyi şeylerin zamanı geçmez.
Unutmayalım.
Karanlığı daha da karartmak kolaydır. Mesele içindeki umut, sevgi ve cesaretle karanlığı aydınlatmaktır.
Bu da bizim Mustafa Kemal’e, onun emanetine canımızdan aziz borcumuzdur.