“HOMO HOMİNİ LUPUS”
Latince “terrere”; “korkutmak, dehşete düşürmek, titretmek” anlamlarını taşır. “Korku” ve “dehşet” anlamlarını taşıyan “terör” sözcüğüyle “korkunç”, “dehşet verici” anlamına gelen “terrible” bu kökten gelir.
Thomas Hobbes’a göre insanlar bencil ve çıkarcıdır. “Homo homini lupus” yani “insan, insanın kurdudur”. Bu nedenle sert bir otoritenin olmadığı yerde kaos vardır. Bu savaş ve kaos ortamının sonunda insanlar ortak bir anlaşmaya varırlar.
Vardıkları bu anlaşmanın sonunda “Leviathan” yani mutlak egemen doğar. Egemen kimse onun hukuku geçerlidir.
Hobbes’a göre demokrasi, istediğin istasyonda bineceğin ve istediğin istasyona gelince inebileceğin bir tramvaydır. Oluşum sürecinde demokrasi, devletin temelindedir ancak egemenliğin sürdürülmesinde veya gücün artırılmasında zayıftır.
Özetle devletin nedeni korkudur, insan da insanın kurdudur. Birbirini yiyen insan, yeni bir sözleşmeye imza atar ve özgürlüğüyle cesaretini vererek güvenliği alır.
Bizde bu anlayışta olanların brövesini Hilmi Özkök çizmişti. “Hoca Hilmi”nin çizdiği brövede elbette Atatürk olmayacaktı ki böyle zihniyetin sembollerinden olması mümkün değildi de.
Demokrasimizin kurtları ise Paul Wolfowitz gibi Yahudilerdi.
2002 yılının bir salı akşamında Erdoğan’la yemek yediler ve böyle buyurdu Yahudi Hobbes: “Kendisiyle ilk görüşmemdi. Çok etkilendiğimi söylemeliyim. Dürüstçe ifade etmem gerekirse zaten kendimi buna hazırlamıştım.”
Pentagon’un iki numaralı adamı diyordu ki “Türkiye’nin laik demokrasiye döneceğine dair umut veriyor.”
Pentagon’un iki numaralı adamı olmak bu kadar kolay değilse Wolfowitz’in gördüğü şeyin demokrasi olmadığına emin olabiliriz.
Hobbes’un görüşlerini küresel ölçekte taşıyan bu kurtlar, korkuyu da küresel ölçeğe taşıyorlardı. Irak’ın kitlesel imha silahları vardı. Neyse ki ABD’nin de Hill & Knowlton gibi PR şirketleri vardı. Reklamcılar korkularımızı gerçek kıldı, Kuveyt Savaşı sırasında ekranlara çıkarılan küçük bir kızın ABD’yken bu savaşın mağduru ve tanığı olabildiğine bile inandık.
Tek kutuplu dünyanın Leviathan’ına saygı duruşuna geçenleri de aynı medyanın ve basının gücüyle Atatürkçü, milliyetçi, solcu, İslamcı vs. sandık.
Bizim Milli Mücadelemiz, kurdumuz olmaya gelenlere karşı kurdun kim olduğunu gösterdiğimiz mücadeledir. Devletimizin nedeni budur, toplumun sözleşmesi de budur.
Karanlığa karşı aydınlığın mücadelesinde dikkatimizi toplayacağımız en önemli nokta, aydın sıfatıyla önümüze konulanların gerçekte kim olduğunu anlayabilmektir.
Akılcıl esaslara dayalı şüpheden hakikat doğar. Şüphe etmeden hakikati gördüğünü sanan herkes karanlığa teslim olmuştur.