İp Attım Ucu Kaldı!

İp attım ucu kaldı, bir de Bahçeli’nin sözü kaldı. Bir yandan milletin gururunu okşuyorlar, diğer yandan akıl almaz itham edici sözlerle zihinlerde derin yaralar açıyorlar.

Siyasi arenada halkı coşturmak için bazen ip atarsınız ama ucu bir yerlere takılı kalırsa o ip gün gelir size dolanır, tıpkı Bahçeli’nin teröristbaşının Meclis’te konuşmasına yönelik (nazik!) daveti gibi.

Bu davet teröristlere umut, Türk halkına ise öfkeyle karışık çaresizliğe demir atmış bir açıklama olmuştur. Şimdi bakalım, bu ipin ucunda ne var?

Yara mı, umut mu, ihanet mi yoksa bilmediğimiz bir şeylerin üzerini örtme çabasıyla ortaya çıkan tarifsiz bir çaresizlik mi?

Başlıyoruz!

Terör saldırılarında sevdiklerini kaybetmiş, hayatı mahvolmuş insanların hissettiği acı, Bahçeli’nin sözleriyle bir kez daha diri diri mezara gömüldü. İktidar olanlar kendi çaresizliklerini herkese bulaştırıyor ve Türk halkını da çaresizlikle baş başa bırakarak savunmasız hale getiriyorlar.

Devlet Bahçeli’nin “Teröristbaşı TBMM’de konuşsun” çıkışı, sadece sıradan bir siyasi güncel tartışma değil, derin yaraları yeniden kanatan, şok edici bir açıklamadır.

Bu çıkış, çok sayıda insan için bir hınç ve hayal kırıklığı karmaşası yaratırken çoğu vatandaşın “Bu nasıl olabilir?” sorusuyla derin bir şüpheye kapılmamıza yol açtı.

Böylesine sarsıcı bir söylem, milletin zihinlerinde uzun yıllar boyu taşıdığı yaraların yeniden kanamasına sebep oldu; özellikle terör saldırıları sonucu hayatı mahvolmuş, çocuğu, eşi, akrabası şehit olmuş insanlar için bu sözler acıyla çırpınırken çaresizce kalakalmışlıklarını hatırlatıyor.

Siyasi ve Toplumsal Travma

Devlet Bahçeli gibi özellikle milliyetçi bir kimlikle tanınan bir siyasi liderin, ülkenin bir numaralı teröristini TBMM gibi bir makama davet etmesi, şok dalgası yaratmaktan öte, tabanında bile ihanete uğramışlık duyguları uyandırdı.

Teröristbaşının TBMM’ye davet edilmesi, Türk toplumunun bölünmezlik, birlik ve dirlik sembolü olan meclisin şerefinin ayaklar altına alınması demektir. Bu durum, halkta salt bir hayal kırıklığından ziyade, devlete duyulan sadakatin zehirlenmesine ve toplumsal birliktelik köklerinin zedelenmesine neden olmuştur.

Bahçeli’nin açıklamaları, daha önce denenmiş ve başarısızlığa uğramış olan çözüm süreci girişimleri gibi, toplumun büyük kesimi tarafından acıyla anılan olayların tekrarlanması endişesini güçlendirdi. İnsanlar bu çağrıdan şüphe duyuyor: Devletimiz yeniden mi aynı hatalara düşürülecek?

İnsanlar yeniden mi ölecek ve yaşamlar yeniden mi altüst olacak?

Bahçeli’nin bu sözleri, insanları geleceğe dair derin bir belirsizliğe ve hızla korkuya sürüklüyor.

Terör Mağdurları ve Toplumsal Tepki: “Bu Bir Hainliktir!”

Bahçeli’nin çıkışı, en çok da terör olaylarında hayatı kararmış insanların acısını yeniden diriltti.

Oğlu, kızı, eşi ya da kardeşi -yakınlarından birini- kaybetmiş insanlar, öfkeden ve çaresizlikten çırpınıyor. “Benim sevdiklerim teröre kurban gitmişken o, kanlı elleriyle TBMM’ye mi çıkacak?” diye isyan ediyorlar.

Hangi aklın ürünü olduğu belli olmayan Bahçeli’nin bu açıklaması, acılarımızın üzerine tuz basmak ve toplumun sinir uçlarının üzerinde dans etmek gibi.

Bahçeli’nin sözleri, şehit ailelerinin çaresizliğini yeniden canlandırdı. Onlar için bu durum, şehitlerinin aziz hatırasına yapılan çirkin bir hakaret, bir hiçe sayış anlamına geliyor. İnsanlar, kendi sevdiklerinin ölümüyle başa çıkmaya çalışırken, teröristlerin TBMM gibi bir mekanda konuşma hakkı bulmasının yaratacağı adaletsizlik duygusu ile nasıl başa çıkabilecekler?

Üstelik adaletsizlik günlük yaşamın bir parçası olmuşken!

Bu çağrının, Türk halkına karşı yapılan en büyük ihanetlerden biri olarak algılanması demokrasiyi sindiremeyen siyasiler ve yandaşları tarafından neden yadırganıyor ve Türk halkı terörist olmakla suçlanarak zan altında bırakılıyor ki?

Tarihsel Hafıza: Hatalardan Ders Çıkartamayan Bir Toplum Yarattılar

Geçmişte, 1990’lar ve 2000’lerde benzer terör müzakereleri, toplumun devletine olan inancını ciddi anlamda sarsmış, devlete duyulan özgün sadakati zedelemişti.

FETÖ’cülerle birlikte Ergenekon kumpasları kurulmuş ve Oslo görüşmeleri, çözüm süreci gibi atılan adımlar fiyasko ile sonuçlanmış; Türk halkının devlete olan bağlılığının zedelenmesine yol açmıştı.

Bu süreçler, teröristlerin taleplerinin meşrulaştırıldığı ve devletin şeffaflığını kaybettiği dönem olarak akıllarda kaldı. Türk halkı, bu tür süreçlerin devlete büyük zarar verdiğini ve devleti zaafiyete soktuğunu yaşayarak gördü.

Bahçeli’nin sözleri, bu tarihsel travmaları yeniden gündeme getiriyor. Toplumda, yeniden aynı hataların tekrarlanmasına dair derin bir korku ve belirsizlik oluşturuyor.

Türk halkı, kendi acılarından ve iktidarın geçmişte yaptığı hatalardan ders çıkarılmamasından kaynaklanan derin bir hayal kırıklığı yaşıyor. Bu açıdan bakıldığında, Bahçeli’nin bu tuhaf sözleri devletin ve milletin onuru ile tarihsel hafızasına karşı yapılan cüretkar bir saldırı olarak görülüyor.

Devletin Kararlılığı, Siyasilerin Yalanları ve Toplumun Beklentileri

Bahçeli’nin teröristbaşı, bebek katili Apo’yu TBMM’ye davet etmesi, Türk halkının Türkiye Cumhuriyeti Devletine duyduğu inanca ve güven duygusuna büyük bir darbe vurmuş durumda.

Bu sözler, Türk halkının en hassas sinir uçlarına dokunarak büyük bir travma yaratmıştır. İnsanlarımız, devletlerinin terörle müzakere değil; şaşalı sözlerle aldatılmadan kararlılıkla mücadele etmesini, şehitlerinin hatırasının da çiğnetilmemesini bekliyor.

Devletin kararlılığının sarsılmaması, halkın bu kararlılıktan ilham alması ve güven duyması için büyük bir önem taşıyor.

Bahçeli’nin sözleri bu açıdan değerlendirildiğinde devletin halkıyla arasındaki taşıyıcı kolonları parçalayıcı niteliktedir. Toplum, siyasi liderlerinden, devletin sarsılmaz gücünü ve kararlılığını yansıtan, terörle müzakere yerine mücadele eden bir yaklaşım bekliyor.

Geçmişten ders alınmadığında aynı hataların yeniden yapılması kaçınılmazdır ve bu da şok edici, en büyük yıkıcı gerçeklerden biridir.

İktidar mensuplarının ve yandaşlarının her dediğine koşulsuz katılmak ise önce kendine sonra da vatana ihanetin diğer adıdır.

Umudunuzu ve inancınızı asla kaybetmeyin. Savaşı Mustafa Kemal kazanacak…

O bize güveniyor!