Madımak Otelinin Gölgesinde… Bozkurt İşareti: Karanlığın mı, Zaferin mi Simgesi?
Neoliberalizmin bütün dünyayı karanlığa gömmek için birçok ülkede aydınların ışığını söndürmek için harekete geçtiği 80’li yıllardı. Sam Amca’nın menfaatlerine karşı gelenlerin helikopterleri, uçakları bir bir düşmeye başladı.
Güney Amerika’da ister solcu olsun ister milliyetçi olsun, emperyalizme karşı gelen siyasetçilerin, iş adamlarının, yazarların biletleri kesiliyordu.
Türkiye’deki aydınlar da benzer sonlarla karşılaştı.
ABD emperyalizmine direnmenin, “ucuz kan” siyasetine taviz vermemenin, onurlu direniş sergilemenin bedeli vardı.
Birbiri ardınca bombalar patladı.
Uğur Mumcu’nun arabası havaya uçuruldu. Polisler olay yerine gelmeden olay yerine gelen polisler vardı. Delilleri süpürüp gittiler.
Bahriye Üçok, bir kitap arasına yerleştirilen bombayla katledildi. Bir teröristten beklenmeyecek temiz (!) işti, demek ki mesaj açıktı.
Her saldırı ihanet kokuyordu. Her kapının kilidi hasarlıydı.
Eşref Bitlis, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve daha niceleri… Öteden beri katledilen Kemalist aydınlarımız vardı.
Herkesi azınlık gören azgın bir kalabalık her yerde şeriat sloganı atıyor; Musafa Kemal’e, laikliğe, cumhuriyete saldırıyordu.
2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’ni yaktılar. Otelin konuğu olan 33 kişi, 2 de otel görevlisi katledildi. Saldırganlardan ikisi öldü.
14-15 yaşlarında çocuk da öldü, 50’li yaşlarında bir insan da…
Her zaman olduğu gibi koçbaşları harekete geçti.
Toplumda olumlu karşılığı olmayan bir vahşet el birliğiyle toplumun tamamına mâl edildi. Suni tartışmalarla kutuplaştırma oyunu devam etti.
Nasıl olduysa oldu, işin sonunda mağdur yine dinciler oldu!
Ergenekon kumpaslarında yapılan hainliklerden biri şuydu: FETÖ’cü hakim ve savcılarla onların basın ve medyadaki iş birlikçileri, Mustafa Kemal’le hesaplaşmaya kalktılar.
Kahpece senaryolar hazırlayarak memleketin başına gelen her kötülüğü Mustafa Kemal’e ve onun askerlerine mâl etmeyi hedefliyorlardı.
Madımak’ın da faillerini Ergenekon üstünden Kemalistler olarak gösterdiler.
Bugün pek çok solcunun yaptığı bir hata vardır.
Fethi Yılmaz’ın “Katli Vacip” kitabını okuyanlar, pek çok aydının katilinin dinciler olduğunu çok iyi bilirler.
Türk-İslam sentezcilerinin cehaletiyle, içinde Mustafa Kemal’e ve Türklüğe dair zerre taşımayan sözde solcuların propagandasıyla katil dinciler aklandı.
Bizi Ergenekon kumpaslarına götüren sürecin ve sonrasının özetidir bu.
Dinciler yapar, Ülkücüler üstlenir, kumpas mahkemeleri kurularak Kemalistler yargılanır.
Söylem çok şeydir.
Gaflet hali şuna neden oldu: Katiller, cahiller, yobazlar, fikirlerin gerçek temsilcileriymiş gibi görüldüler. Bunlar toplumun bir kesimini temsil ederse kutuplaşma derinleşir.
Bu satırları bana yazdıran, oyuncu Kıvanç Kılıç’ın “Gündüz Madımak anıyor, akşam bozkurt işareti yapan futbolcu paylaşıyorsunuz. Hiç utanmıyorsunuz.” sözleri oldu.
MHP çıkıp “Bu simge bize ait değildir.” deseydi toplum buna ikna olmazdı. Nitekim yıllarca bunun tam tersini yaptı. Birçok kereler “MHP’ye oy vermiyorsan bozkurt yapma.” diyen MHP’lilerle tartışmışımdır.
Ve bozkurt yaptığım için solcular tarafından çok defa Ülkücü zannedilerek eleştirilmişimdir.
Ancak toplumun olaylara tepkisini okuyamamak, bir zamanlar doğru kabul edilen yanlış algıların değişebileceğini göremeyecek kadar uykuda olmak, bizi günümüz gerçeklerinden uzaklaştırıyor.
Huyumdur, asla propaganda yapmam. Doğruyu, inandığımı söylerim ama kimseyi benim gibi olmaya ikna etmem. İnandığım gibi yaşıyorsam zaten buna ya saygı duyulur ya da örnek alınır.
Bir öğretmen olarak sınıflarımda da hiç propaganda yapmadım ama birçok öğrencim ya beni gördüğünde ya bozkurt yapar ya da sosyal medya paylaşımlarında bozkurtlu fotoğraflar paylaşır.
Hiçbiri de MHP’li ya da Ülkücü değildir.
Hepsi bu topraklarda emperyalizmi kırıp uyuyan Türklüğü uyandıran Mustafa Kemal’in askeridir.
2013 öncesi Türkiye’yi unutmamış olan herkes, toplumdan siyasetçilere kadar yaşanan değişimi görebilir. Dün “Türk’üm” demek bile adeta günahken bugün hükümet yetkilileri bozkurtun bir siyasi simge olmadığı, Türklüğün kültürel bir simgesi olduğu açıklamasını yapıyor.
Bu, yıllar yılı her türlü gaflete ve her türlü sinsi bölücü faaliyete, kutuplaştırma faaliyetlerine karşın Türk toplumunun bir tepkisidir.
“Türklük değil, çatı olan ümmettir.” diyenler çektirdikleri dizilerin bile aslında tam tersi sonuca yol açtığını gördükçe kendileri de şaşırıyorlardır.
“Ben bir Kürt’le ümmet çatısı altında buluşurum.” diye atıp tutarken Kayı boyu damgalı imamesi olan tespihler taşıyan Kürtleri gördükleri zaman ne düşünüyorlardır?
“Bizim başarımız.” demesinler çünkü hedefleri her zaman çok başkaydı.
Ne yaparsanız yapın, döner dolaşır her şey Mustafa Kemal’in dediği yere gelir. Bu durumda onun çizdiği istikametin aksine ısrar edenlerin yaptıkları tek şey milletin zamanından yani geleceğinden çalmaktır.
Milli Mücadelede “Önümüzden kurt geçti, anladık ki zafer bizimdir.” diyen Türk’ün bilincini aydınlatan Mustafa Kemal’e bin defa selam olsun.
Ve son olarak…
Bozkurtu zafer işareti sayan Türklerden asırlar öncesine gidelim.
Macar tarihçi ve arkeolog Andreas Alföldi, Roma’nın temeli olan Etrüsklerin dişi kurt efsanesinin Asya menşeili olduğunu ispat etmişti. Etrüskler, bu efsaneyi Batı’ya taşıyan kavimdi.
Özetle…
Karanlık sahipleri hep karanlığın ağzından konuşmamızı isterler. Bunun için de hafızamızı silmeye yeltenirler.
Kültürel kodlar giderse hafıza da gider.
Oysa Başbuğumuz ve Bozkurt’umuz olan Mustafa Kemal’in aklı da hafızası da daima diridir.
Bozkurt işareti MHP’nin ya da başkaca bir grubun tekelindeymiş gibi davranmak tarihi hafızamızı ve milli onurumuzu inkar ettirmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürmekten başkaca bir şey değildir.
Böyle bilinsin!