Emperyalizm hiçbir zaman Türk dünyasının yanında olmaz. “Emperyalizme Karşı Ötüken Yazıları” isimli kitabımda anlatmaya çalıştığım konuların ana fikri buydu. Tarih bunu birçok kez kaydetmiştir.
Emperyalistler tarih boyunca birçok kez Türklerle iş birliği yapıyor göründüğü meselelerde Türkleri satmıştır çünkü oyunu en başından itibaren Türklerin aleyhine kurmuştur.
Afganistan’da emperyalistlere karşı savaşanlar Türklerdi. Devleti başkalarına verdiler.
İran’da meşrutiyeti getiren de emperyalistlerle asırlar boyu savaşan da Türklerdi. Ne yapıp edip Türk hanedanını devirdiler ve önce Farsları başa geçirdiler. Sonra onları da devirip İslam rejimini kurdular.
İran’ı sömürtmemek için milli adımları atan Türk kökenli Musaddık’tı. İdam edilmek istenen yine Musaddık’tı.
Ve yine İran’daki Kaşgaylar araya girdi de idam edilmedi. Türkler bunu hâl hatırla yapmadılar. Biraz kaba bir tabir olacak ama “racon kestiler”.
Rus tarihinin belki en önemli siması olan Büyük Petro, 1725 yılında ölmeden önce yazdırıp gizli kalmasını istediği vasiyetnamesinde şunları diyor:
“…Şüphesiz ki İstanbul’a sahip olan şah, dünyada ilahi şah olacaktır. Bu maksadın hedefine ulaşabilmesi için daima Türkiye ile İran arasına fitne fesat tohumları ekilmeli, kavga ve savaş çıkarılmalıdır. Bu iş için Sünni ve Şii mezhepleri arasındaki ihtilaflar, en keskin ve yenilmez ordudur. Rusya’nın nüfuzunu Asya’da yaymak için Sünni-Şii ihtilafları en iyi vasıtadır. Türkiye ile İran devletleri arasındaki muvazeneyi öyle bozmak lazımdır ki onlar birbirleri ile hiçbir zaman anlaşamasınlar. Hem İran hem de Türkiye’nin Avrupa halklarıyla temas etmesine imkân verilmemeli. Eğer bu ülkelerin Müslümanları gözlerini açıp hukuklarını anlayacak olurlarsa o bize büyük bela olacaktır. Hem Türkiye’nin hem de İran’ın din adamlarını elde etmek ve onlar vasıtasıyla Sünni-Şii ihtilaflarını kızıştırmak lazımdır.
(…) İran daima gerilemeye sevk edilmeli, bağlı durumda tutmalı ki Rusya devleti onu istediği zaman zahmetsiz bir şekilde öldürmeye kadir olsun. Ama Türkiye devleti mahvolmadan İran’ın canını almanız tavsiye edilmez.”
İlk olarak şunu unutmamalıyız ki Petro’nun döneminde İran’ın yönetimini elinde bulunduranlar da Türklerdir. Yani iki Türk devletinin, iki Türk coğrafyasının mezhep ihtilaflarıyla bölünmesi şiddetle tavsiye edilmiştir.
Petro ve Nadir Şah aynı dönemlerde yaşamıştır.
Büyük Türk fatihi Nadir Şah, Petro’nun vasiyetnamesinde gerçekleştirilmesini istediği her şeyin tam tersi bir hükümdardı. Onun iktidara gelişi sırasında Caferiliğin kabul edilmesini şart olarak sunması boşuna değildir. Nadir Şah’ın hükümdar olur olmaz ne yaptığını biliyor musunuz?
Ebubekir, Ömer ve Osman’a sövülmemesini, rahmetle anılmasını emretmiştir. Ezandaki “Ali veliyullah” ifadesini kaldırtmıştır ki bu da önemli bir ihtilaftı.
Petro’nun vasiyetnamesi önemlidir çünkü böylece Petro’nun Rusya siyasetindeki, Nadir Şah’ın da Türk dünyası siyasetindeki önemini daha iyi anlıyoruz.
Ne yazık ki Nadir Şah, mevsim gelip de şartlar oluşunca etrafındaki Brutusler tarafından vahşice katledilmiştir.
Vasiyetnamedeki bir diğer nokta ise Türklerin Avrupa ile iletişimlerinin kesilmesidir. Çok dikkat edilmesi gereken bir nokta şudur ki Çarlık rejiminin son dönemlerinden itibaren Türk dünyasındaki aydınların tüm çabası Osmanlı Türkleri ile ilişkilerini geliştirerek Avrupa’ya uzanabilmek olmuştur.
Tekrar yazayım: İran’a hem de Türkiye’den 1 yıl önce meşrutiyeti getirenler Türklerdir. Oradaki Türklerin her türlü mücadelesinde Osmanlı subayları da az veya çok bir şekilde destek olmaya çalışmışlar hatta milisler göndermişlerdir.
Ne yazık ki Türk aydınları da mevsimi gelip de şartlar oluşunca Brutusler tarafından ihanete uğramış, katledilmiş, hapsedilmiş, sürgüne gitmiştir.
Ne İngilizler ne Ruslar ne de Amerikalılar İran’daki Türkleri rahat bırakmamışlardır. Birçok Türk eserleri Avrupa, Amerika ve Rusya’ya kaçırılırken Kaşgaylar başta olmak üzere İranlı Türklere karşı saldırgan bir tutum izlenmiş, zaman zaman İranlı Fars milliyetçilerinin desteğiyle katliamlar gerçekleştirilmiştir.
Bugün Amerika ve İsrail üzerinden bu durum devam etmekte ancak yine bir Brutus mevsimi oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Tarih göstermektedir ki aklı olan bir emperyalist, kendi eliyle Türk devleti kurmaz!
Bu yüzden İsrail-Filistin olayları nedeniyle sahaya inmeye çalışacakları göreceksiniz. İran’da Azerbaycan Türklerine geçici bir devlet kurdurmak isteyeceklerdir.
Bu bir tuzaktır. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse bilin ki İsrail’in Filistin’deki harekâtının çok daha büyüğü Siyonistler tarafından İran’da gerçekleştirilmektedir! Yapay bir devlet kurmak milletlerin mahvoluş fermanıdır. Devlet kuracak nitelikteki tüm kadrolarınızı feda edersiniz.
Türk, kimsenin kapısına gidip “Bana devlet kur.” demez! Bu noktada da sahaya ineceklere dikkat kesilmek zorundasınız.
ABD başta olmak üzere Batılı emperyalistler çatışmalar çıkararak fatura kesmek üzere tabiri caizse yeni bir Haçlı seferi başlatmıştır.
Yeterince insan ölmeden masaya oturmayanlar, yeni projeleri masaya koyduklarında Brutusleri göreceğiz. “Filistin ve Azerbaycan’a karşılık Kuzey Irak’ta Kürt devleti (aslında Yahudi devleti) istiyorum” dediklerinde yürekli (!) Brutusleri göreceğiz.
Kaşgay Türklerinden bir türküyle bitirelim:
“Yüce dar ağacına sındın,
Ağaç ata bindin.
Arman koymadın sen,
Darda oynadın sen!”
(Neden Kaşgaylardan bahsettiğimi, onların emperyalist devletlerin uçaklarına, toplarına karşı direnen kuvvetli ruhlarını biliyorsanız anlayabilirsiniz. Türk’ün sağlam iradesi onların karakterinde saklıdır.)