“Merak etme, biz her şeyi planladık. 2007 senesinde Kürdistan kurulduğunda önce Türkiye tanıyacak.”

General Downing (ABD Özel Kuvvetleri)

Gündemimizde yeniden tezkere var. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Irak ve Suriye tezkeresine hayır diyeceklerini açıkladı. Gerekçe olarak da şu beyanda bulundu:

“Terörle mücadele edeceğiz, diyorlar. Hiçbir zaman terörle mücadelenin karşısında olmadık. Elbette terörle mücadele konusunda verilecek her yetkiye ‘evet’ deriz ama anlamadığım bir şey var. ‘Yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması’ diyor…

(…) Asla ve asla yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesini istemiyorum.”

Türkiye, toprak bütünlüğü ve terörün bitirilmesi için Suriye ve Irak’taki operasyonlarını elbette sürdürecektir.

Benim anlamadığım şey ise şudur: Türkiye’de, devşirilmiş ve ihanete düşmüş çok sayıda meczup var. Hâlâ yabancı askerlerin bizzat gelmesi gerekiyorsa ortada ya bir işgal planı vardır ve son aşamaya gelinmiştir ya da bizim ülkemizi gerçekten gökteki sarıklılar koruyor (!).

IŞİD’li teröristlerin sayısız canlı bombayla yaptıkları saldırılara direnen, bir karış toprak vermeyen kimseler ılık ABD’li askerler miydi de bu harekâtlar için Türkiye’ye yabancı asker yerleştirilecektir?

Biraz geriye gidelim.

Bu aralar her nedense sıklıkla hatırlamak zorunda kaldığımız Körfez Savaşı, önemli olaylara gebe bir savaş olmuştur.

Çok derine girmeden özetleyerek adım adım olaylara bakalım:

Saddam’ın sırtını sıvazlayıp Kuveyt’e saldırttılar.

Sonra Saddam’a “Vay diktatör! Vay zalim! Şimdi sen görürsün!” dediler ve hemen bir koalisyon gücü oluşturup kendisine had bildirdiler. Türkiye bu koalisyona 12 Eylül çocuklarına rağmen katılmadı. ABD, Kıbrıs meselesi gibi bunu da deftere yazdı.

Sonra Saddam, Irak’ta kendisine karşı ABD’yle hareket etmekle suçladığı Şiilerin ve Kürtlerin üzerine yürüdü. Kuvyet’te insanlık dramına izin vermeyen demokrasi havarileri, her nasılsa Kürtler konusunda bir dram yaşanmasına izin verdi.

Çok sayıda Kürt, Türkiye sınırına yığıldı ve tıpkı bugün olduğu gibi Türkiye birkaç seçenekle baş başa bırakıldı:

1- Sınıra gelenlere “Git” denilecek ve uluslararası kamuoyu karşısında zor duruma düşülecekti.

2- Gelenleri alacak ama bu, kendisine birçok açıdan yük olacaktı.

3- Uluslararası koalisyon gücü oluşturulacak ve Türkiye’ye destek olarak Kürtlere yardım dağıtacak ve geri gönderecekti.

Ve meşhur “Çekiç Güç” Türkiye’ye geldi.

Bu, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir devlet kurma girişiminin en uç girişimlerinden biridir. Maalesef koalisyon güçlerinde görev alan Türk subaylarının onca uyarısına, onca raporuna rağmen Türk siyasetçilerinin kulak asmaması -veya önemli bir bölümünün ABD’nin sadık dostu olması- nedeniyle gözümüzün önünde Kürt devleti kurmaya çalıştılar.

İşte o dönemde, emekli Mu. Kur. Kd. Alb. Nazmi Çora, koalisyon güçlerinin eş başkanı olarak görev aldığı Zaho’da, ABD’nin Özel Kuvvetlerinden General Downing’e, “Türkiye ve ABD senelerdir müttefikler. Buna rağmen Kürdistan’ı kurmaya çalışıyorsunuz. Türk halkının tepkisi ile dostluğumuzun bozulacağından korkmuyor musunuz?” diye sorar ve şu cevabı alır:

“Merak etme, biz her şeyi planladık. 2007 senesinde Kürdistan kurulduğunda en önce Türkiye tanıyacak.”

Gerçekten de her şeyi planlamışlardı.

Birçok ABD’li yetkilinin açık ve dolaylı tehditleriyle Türkiye’de birçok toplumsal olay meydana gelmiştir. Bunların en ünlüsü Gazi Mahallesi Olayları’dır. Bu tarz olaylarda Türkiye’nin laik ve ulus devlet yapısı hedef alınmıştır ama asıl amaç İslam’ın veya etnik kimliklerin ayaklar altına alındığı algısı yaratmak, Türk ordusunu suçlu durumuna getirmekti.

O yıllarda tüm bu olayları yatıştıran kimlerdir?

Türk subaylarıdır.

Ergenekon ve Balyoz’da içeri alınanlar kimlerdir?

Türk subaylarıdır!

“Nation built” ile Kürt milleti yaratmaya çalışan ABD, Türkiye’de her şeyi ayarlamıştı. 2007 yılında Kürdistan ilan edilebilseydi, bunu tanıyacak bir hükümet iktidardaydı. Ordu mensupları içerideydi. Dışarıda olanlar karakollara hapsedilmişlerdi. “Türk’üm” diyen, ordusunu seven, Mustafa Kemal’in yolundan giden herkes hedefteydi.

Sonuç ne oldu?

2007 senesinde Kürdistan kurulmadı ama tam da o yıl Downing öldü!

Kürt açılımı ise “dolaba kaldırıldı”.

“Gerektiğinde çıkarırız” ise işin sadece iktidarın iktidarını ilgilendiren pazarlık tarafıydı.

Bu arada “Biz her şeyi ayarladık” diyen Downing, emekli olduktan sonra bile devlet hizmetinde çalışan bir askerdi. Askeri analistti. Yani sıradan bir asker değildi.

Fırsat buldukça dostlarını (!) Saddam gibilerinin önüne atanlar, yine kurban hâline getirdiklerine devlet kurmak için çalışıyorlardı ve gerçekten de ince düşünüyorlardı. Onlar ince düşündüğüne göre bizdeki ABD dostlarının düşünmesine ne gerek vardı?

Dostluk ve demokrasi adına her şeyi yapmaya hazır olanlar, ABD “tak” diye emredince “şak” diye yapıyorlardı.

Şimdi gelelim Kozmik Oda’ya girilmesi konusuna…

Arınç, Kozmik Oda’da yer alacak kadar önemli bir şahıs değildi. FETÖ, Kozmik Oda’ya ulaşabilecek kadar cesur değildi. Birisinin kulağına fısıldayanlar öbürlerine gaz verip taşeronların Kozmik Oda’ya girmesini sağladılar.

Ve bugün devletçilikten geçinen kimi gazeteciler, o günlerde demokrasi şenliği yapıyorlar; Kozmik Oda’ya girenleri ayakta alkışlıyorlardı.

Bir ülkede yabancılar Kozmik Oda’ya giriyorlarsa o ülkeyi işgal etmeyi hedefliyorlardır.

90’larda ölen insanların profillerine bakın: Geçmişte olmasa bile o günlerde Atatürk çizgisine gelmiş olan, aydın ve farklı görüşlerden kimselerdi. Bir ülkenin işgal edilmesine direnecek ve direnç yaratacak asker ve sivillerdi.

2000’lerin başlarında içeri giren ve hâlâ hedef alınan insanlara bakın. O gün ve bugün hedefteki insanların profilleri aynıdır. Asla değişmemiştir.

Demek ki hedef Türkiye’nin işgal edilmesidir.

Yabancı askerlerin Türkiye’deki mevcutlarının artırılması isteğine ve bu isteğin sürekli olarak getirilip önümüze konulmasına bu açıdan bakın.

Unutmayın ki bugünlerde Polonezya’da mızrak fırlatılsa mutlaka Türkiye’ye düşüyor.

Yoksa Filistin-İsrail meselesine de biraz da Türkiye ve Suriye açısından mı bakılmalı?

Akıllı olmayan adama kendi eliyle düşman devlet kurdururlar.