2013 Öncesi

Bu aralar kendini sosyal medyada linç ettirerek etkileşim alma, popüler olma amacı taşıyan kimselerin sayısı çoğaldı. Bunlar arasında en dikkatimi çekenler, “2013 öncesi” sözünü dilinden düşürmeyen neo-liberalizm özentisi fikirsizler oldu. Dillerinden Atatürk eleştirisi, Türk milliyetçilerini aşağılayıcı söylemler, TSK karşıtı propaganda eksik olmuyor. Böyle bir durumda zannederim ki ceplerinden gelen mobil uygulama bildirim sesi de eksik olmuyordur.

Davutoğlu, Gül ve Babacan gibi siyasetçiler, bu gençler için birer sığınak oldular. Bunlar için trollük yapanlar bir yana, hiçbir şey bilmeden bu isimleri sözde istikrarlı Türkiye’nin mimarları olarak gösterme çabası var. İşte bu nedenle “2013” onlar için bir milat gibi olmuş. O tarihin öncesinde her şey güzel, o tarihten sonra her şey kötü…

Hâlbuki aklı başında herkes bilir ki 2013 öncesi istikrarın perde arkası da sözde istikrarı yaratan neden de neo-liberalizme “teslimiyetçi” politikadır.

Hatırlayın…

Vamık Volkan geldi, ABD’nin Türkiye’ye talimatlarını iletti, madalya alıp gitti. Böyle bir Türkiye’de tabii istikrar (!) olur.

AB için yatıp kalk, Kıbrıs’ta “ver kurtul”, askerleri ve aydınları demokrasi (!) adına içeri at, binbir çeşit topluluk için açılım yap, gece gündüz toplumu “darbe” diye korkut…

Bu politikayı uygulayan adamlara siyasetçi değil “sömürge valisi”, onların yönettiği ülkedeki duruma da istikrar değil “sömürgelik” denir.

Ülkenin her yanına bombalar döşenen zaman, istikrar zamanı değil, gaflet zamanı olabilir. Bombaları görmezden gelene, karakol basıp bayrak indirenlere müdahale etmeyin diye emir verenlere ne denir?

Ha bir de şu propaganda var: “Ergenekoncular içeri girdi, artık Türkiye dışarıda operasyonlar yapabiliyor.”

Bunu ciddi olarak 15 Temmuz’dan sonraki dönemde dile getiriyorlar.

 Ciddiler!

Adama sormazlar mı, askerler içerideyken bayrak indiriliyordu da onlar çıkınca Hendek’e koşmadılar mı, diye!

Fıtrat değişmiyor. Dün işkenceden çıkıp Libya’ya koşan dehanın askerleri, bugün Silivri’den çıkıp Suriye’de, Irak’ta, Diyarbakır’da mücadeleye koştular.

Son ve küçük bir örnek daha…

Hümanizmi kendine maske yapan neo-liberallerin haksız çıktığı bir konu da Karabağ ve Ermenistan meselesi oldu. Bu işlerin, Azerbaycan bayraklarını çöpe atmakla olmayacağı görüldü.

İşgalcinin kafasına vuruldu, işgalci, “Karabağ, Azerbaycan toprağıdır” dedi.

Küçük ruhlara büyük olan her cisim tanrı görünür. İşte emperyalizmin uşaklarının 2013 öncesi budur…