Doğu Avrupa’nın nur topu gibi bir Suriye’si var: Ukrayna. Bu ülke, savaş sonrasında da Doğu Avrupa’nın Ermenistan’ı olmaya aday gibi duruyor. Rusya, Kürt ve Ermeni meselesini başımıza saran ülkelerden biriydi.

Ukrayna neden Suriye ve Ermenistan olmaya adaydır?

Ukrayna’da bugün hibrit savaş var. Tıpkı Suriye’deki gibi… Ülke büyük bir yıkıma uğradı. Kırım’daki köprünün havaya uçurulmasından sonra Rusya tarafından yapılan misilleme hayli ağır ve sert oldu. Üstelik Alman elçiliğinin vurulduğu da söyleniyor.

Ukrayna’nın altyapısı büyük zarar gördü. Rusya’nın ilhak ettiği doğu bölgeleri ise kömür bakımından Avrupa’nın en zenginlerindendi. Stratejik limanlar, sanayi zengini yerler de Rus kontrolüne geçti. Ukrayna’nın Karadeniz bağlantısı zayıflarken gelecekte hepten kesilmesi gibi bir durum olabilir. Rusya bunu ister mi? “Doğu Avrupa’nın Ermenistan’ı bana bağlı olsun, ben bu bağlılığı yaratabilirim” derse olur. Her halükârda, sürmeye devam edecek bir savaş ve savaş sonrasında çözülmesi zor ilhak meselesi gündemde olacaktır.

Kısacası bugünkü hâliyle Ukrayna, Suriye’yle benzer kaderi paylaşıyor. İleride ise Ermenistan’la aynı sonu yaşayacağa benziyor. Şu da bir gerçek ki ABD politikaları için yapılan hareketler, Ukrayna’nın geleceğine mâl oldu.

Rusya da zor günler yaşıyor. Putin’in en dikkatli olması gereken zaman… Hem yaptırımlar hem de askerî anlamdaki kayıplar Rusya’nın prestijini gerçekten de sarstı. Mutlaka ki bu savaşın orta vadede getireceği daha büyük zorluklar olacaktır. Rusya, Ukrayna’ya saldırmakla hata yaptı.

Gelelim Türkiye’ye…

Rusya-Ukrayna savaşından almamız gereken çok dersler var.

Bu derslerin başında Türk ordusunun Suriye’deki doğru stratejisi geliyor. Rusya’nın Ukrayna’da yaptığı hatayı Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye’de yapmamıştır. Başında bir Türk cumhurbaşkanı görmek yerine kayzer-i Rum görme hayalleriyle yaşayanlar, bir gün Emevi Camisinde namaz kılma hayalleri kuruyorlardı.

Adı “sıfır politika” olan sözde strateji, Türkiye’ye en başta Müslüman ülkelerde bir tepki yarattı. Türk ordusundan Mehmet’le Suriye’den Muhammed’in savaşıp birbirinin kanını dökmesiyle ahiretlik hülyalara daldılar. Türk ordusunun Suriye’de batağa saplanması için her şeyi yaptılar.

Benim görüşüm şudur: Mustafa Kemal’in izinde, laikliğin güvencesi, Türklüğün sigortası olan TSK’nin ne kadar çok bataklığa saplanırsa o kadar çok sessiz devrim yapabileceklerini düşündüler.

Hesap edemediler ki bu ordunun binlerce yıllık mazisi, kökü derinlere uzanan tecrübesi vardır.

Orta Doğu’nun bekçisi Yeni Osmanlı hayal olunca, Türkiye sınırlarının içi Yeni Osmanlı olsun istediler. O da tutmadı. Tutmadığı gibi kendi tarihinden soğuyan bir gençlik, siyasî partilerde yükselmek için Osmanlılık naraları atan partizan, dindar, kindar gençler yarattılar.

Türk ordusu, emperyalist devletlerin taşeronu olmayacağını gösterdiği yetmiyormuş gibi bir de üstüne ABD’nin Türkiye’ye biçtiği rolü çöpe atıp Orta Doğu’da sorun çıkarmaya başlayınca ümmetçiler ayaklanıverdiler.

Ne de olsa en büyük müttefikleri…

ABD’nin Kürdistan projesinin Suriye ayağına darbe vuruldu. Halkın gözünden düşürüldü zannedilen bir ordu, 15 Temmuz’dan sadece 1 ay sonra Suriye’ye girip bu sefer YPG’lileri tarihin çöplüğüne göndermeye başladı.

Ümmetçilerimiz durmadılar, elbette.

Suriye ordusunu Türk ordusuna karşı kışkırtmak için “Fetih” duasına sarıldılar. Terörü bitirmek için meşru nedenlerle operasyona giden Türk askerini fetih yapmak için gidiyormuş gibi gösterdiler.

ABD’nin diplomasi masasındaki “Operasyonu durdurun” isteğinin en büyük müttefikleri, işte bu Fetih duası okuyanlardı. Operasyon bitsin diye değil savaşa dönüşsün diye uğraşıyorlardı.

Bugünlerde Putin, özel askerî operasyon dediği harekâtı bitirmek için topyekûn savaşa girmek istiyormuş gibi duruyor…

Türk kurmayının dayandığı sinir harekâtına Putin yönetimi dayanamamış gibi duruyor.

Tüm bunlardan başka bir not daha düşmek isterim.

ABD yine NATO aracılığıyla başımıza dertler açıyor. Rusya-Ukrayna savaşında Montrö’yü tartışmaya açtırmakla kalmadı, öyle bir durum yarattı ki ya Karadeniz’de varlık sahibi olup güçlenecek ve dolayısıyla bizi kuşatmaya devam edecek ya da Rusya bu denizdeki varlığını güçlendirecektir ki şu ana kadar askerî anlamda bu olmuştur.

Oysa şu aşamada barış içinde bir Karadeniz her şeyden önce gelir.

Mustafa Kemal aklı onca yıl önce bu gerçeği görüp buraya sükuneti getirmiş akıldır. Bu barışı koruyacak akıl da bu akıldır.

Ümmetçiler bu konuda ne mi yapıyor?

Mustafa Armağan denen zavallının Montrö hakkındaki açıklamalarını okursanız her zamanki gibi nerede durduklarını (duruyorlar ama asla dik değil) görürsünüz.

Sonuç olarak…

Türk ordusu, Türk’ün haklı gururudur. Sadece bu değil. Türk ordusu, Türk’ün onuru ve namusudur.