Türklerin “devlet”, “millet”, “vatan” kavramlarına bakış açısını bilen her türlü menfaat grubu için bu kavramlar birer maskedir. Yalanlar, yolsuzluklar, hırsızlıklar, ahlâksızlıklar bu maskelerin arkasına saklanır. Bunlardan başka bir de “din” vardır. Din maskesi dinin adı ne olursa olsun hemen her ülkede geçerlidir. En gelişmiş ülkede bile küçük dahi olsa çeşitli cemaatler vardır. Bunların bazısı dışarıya kapalı bazısı açıktır. Nihayetinde her biri kendi içinde birtakım gizlilikler taşır.

Sedat Peker, AKP’den kimi isimlerin kendisini arayarak, çektiği videolarda anlattıklarının devletin aleyhine olduğunu, bu nedenle videoları en azından bir süreliğine durdurması gerektiğini söylediklerini anlatmıştı. Güya Joe Biden, Erdoğan’la yapacağı görüşmede bunları kullanabilirmiş. Bunun üzerine Peker video çekmeyi durdurmuştu ama bana sorarsanız ben bu konuda acımasızım. Diyorum ki Peker o günde video çekmeliydi ki neyin ve kimlerin devlete zarar verdiği anlaşılsın.

Atalarımız “Bir musibet bin nasihatten iyidir” demişler. Milletimiz nasihat vermeyi sever ama nasihatten ziyade musibeti sever.

Eğer bir hükümetin icraatları devletin ve milletin aleyhine kullanılabiliyorsa o hükümet devlete ve millete zarar veriyordur. En azından şundan emin olmalıyız ki Sedat Peker’in anlattıklarını Peker’e gelene kadar nice istihbarat servisleri biliyordur. Dolayısıyla “Ey Peker, video çekme” diyenlerin yaptığı aslında bu zararın bir itirafıdır.

Ne var ki inanılmaz iddialar ortaya atılmasına rağmen henüz hukuken Türk yargısında bir karşılığı olmadı. Bu, iddialardan daha inanılmaz çünkü en azından bir savcının çıkıp “Bunlar doğru değilse bile devlete zarar verdiği için aksini ispatlamaya çalışmalıyız” dediğini görmedim, duymadım. Açıklananların aksini araştıran da olmadığı gibi Peker’le ilişkili olduğu söylenen çok sayıda insan mahkemece aklandı. Bu ne anlama geliyor? Bu sorunun cevabı aklınızda ve vicdanınızdadır.

Devlet dile gelse “Sevmeyin beni kardeşim” derdi, “Yeter ki çamurunuzu bana bulaştırmayın.”

Her zaman ifade ettiğim bazı şeyleri bir daha ifade etmek istiyorum. Türk tarihinde yazılmız hangi siyasetnameye, hangi nasihatnameye baksanız bugünkü toplumun devlet tanımının tam tersi çıkar. Bugünkü toplum diyor ki kanunsuzluk dahi olsa hizmet, hizmettir. Oysa kanunsuzluğun kendisi devletsizliktir. Kanun olmayınca devlet ne işe yarar? Kanunlara uymadığın zaman devlete saygı duymanın ne anlamı var?

Devleti sevip ona zarar verenleri, sevdiği kıza sevgisiyle zarar veren jiletçi psikopatlara benzetiyorum. Bunların kiminin ıslah edilebildiğini, kiminin ıslah edilemeyip cezaevlerinde çürüdüğünü hatırlatmak istiyorum. Ayrıca hiç ceza almayanların bile sonunun nihayet pişmanlık uçurumu olduğunu belirtmek istiyorum.

Olgun bir insan, “Devlet, millet, vatan, din kutsaldır” dediği zaman şunu da diyecek: “Öyleyse kutsala zarar getirmemek vazifesi kadar onun kutsallığının arkasına saklanacakları fark etmek de önemli bir sorumluluktur”. Böyle diyen bir kişinin duyguları kullanılamaz çünkü böyle bir kişi dünyaya akıl gözüyle bakmak gerektiğini bilir. Büyük kitlelerin en büyük talihsizliği ciğerine işlenmiş olan soğukkanlılıktan hayli uzak olmasıdır.

Okumak, düşünmek, sorgulamak ve üretmek beynin sporudur. Akıldan mahrum kalan duygularsa dünyanın en zayıf hedefidir. Bu zayıflığı değerlendirmek isteyenler her çağda olmuşlardır. O yüzden ilk önce akıl gözünü açıp ortaya saçılan ifşaları iyi düşünmek gereklidir.

Doğruya doğru ve yanlışa yanlış ne demek devlete en büyük hizmettir. Yanlışı kutsaliyet maskesinin arkasına gizlemek en büyük ihanet, bu ihanete hak vermek en büyük gaflettir.

Sevgi, kredi gibidir. Onu nasıl kullandığınız çok önemlidir. İnsanların sevgisini yanlış kullandığınız zaman onun üstüne koyamazsınız. Aksine sürekli eksiltirsiniz. Sevgiye sevgiyle karşılık vermek gerekir ki sevgi artsın. İşte devlet sevgisine böyle bakılmalıdır. Gafletin sonu vatansızlıktır.

Vatansız kalmamak için vatanı eksiltenlere, sevgimizi kullananlara karşı dimdik durmaya devam edeceğiz.