Efsane yaratmaya meraklı olan İslamcı kafaların ve kimi ahmakların “Çok zeki adammış, sonra ilaç verip delirtmişler” dedikleri Hasan Mezarcı’ya olan bu sevgi, onun vaktiyle Atatürk hakkında hadsizce konuşmalarına dayanıyor. Mesela 1997 tarihli bir habere bakın:

Mezarcı Atatürk’e Saldırdı

Dokunulmazlığı kaldırıldıktan sonra tutuklanarak hakkında çok sayıda dava açılan cumhuriyet ve Atatürk düşmanı Hasan Mezarcı, Atatürk’e veled-i zina dediği gerekçesiyle hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan davada yine saçmaladı. Mezarcı, savunmasını yaparken Atatürk’e hakaretler yağdırmaktan geri durmadı.

Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkan Mezarcı, Atatürk’e veled-i zina demediğini savunarak şöyle konuştu:

‘Ben Meclis’teki basın toplantısında Atatürk’ün benim atam olamayacağını çünkü kendisinin Selanikli olduğunu söyledim. Zira benim atalarım Batumludur. Batum da bir Osmanlı şehridir. Oysaki Mustafa Kemal Makedonyalıdır, ırk olarak da dinen de benim atam değildir. Atatürk’ün Yahudi olduğunu iddia edenler bile var. Benim atam olmayan bir kişiyi atam olarak kabul edersem veled-i zina durumuna düşmüş olurum.’” (Milliyet, 10.07.1997)

1994 tarihli bir habere göre kendisini evladı olduğu hâlde sevmeyen bir anası var:

Şimdi bu süper zekânın mahkeme beyanlarına üç noktadan yaklaşalım:

1-Selanik ve çevresinde en aşağı 9. yy.’dan beri yaşayan topluluklardan biri Türklerdir. Selanik de Batum gibi bir Osmanlı toprağıydı. Bu kadar basit bir şeyi bilemeyen (!) birinin zeki olduğunu mu düşünüyorlar gerçekten?

2-Sözde ırkçılık karşıtı İslamcılar, söz konusu Atatürk olunca birden ırkçı oluveriyorlar. Bu riykârlık kuyruk acısından değil de nedendir?

3-Böyle bir kafanın delirmek için ilaç kullanmasına gerek yoktur. Zira hiçbir dincinin delirmek için ilaç kullanmasına gerek yoktur. Onlar kendi kafalarını muhayyel olan her şeyle dolduruyorlar zaten.

Yıllar önce yazdığım “Etten Kemikten Putlar” yazımda şunları yazmıştım:

“İnsan, aklını kullanmadığı sürece kendini rezil rüsva eden bir varlıktır. İnsan, aklını kullandığında ise maddi manevi huzura erer. Tabii ki aklını kullanmaktan kastım kurnazlık, tabiri caizse tilkilik yapmak değildir. Hem maddi hem de manevi anlamda güzel olan şeyleri kendi lehine kullanmak ve bu sayede konumunu yükseltmek de insanın meziyetleri arasındadır. Tarih, Thugsların 1200 yıl boyunca uğruna masum insanları kurban ettikleri ve muhtemelen kendisi de insanlıktan, yaşarken ya da öldükten sonra Tanrıçalığa terfi etmiş Kali’ye de Tanrı’nın gölgesi olmaktan Tanrılığa terfi etmiş Firavun’un yaptıklarına da şahit oldu.

İnsan, aklını kullanmadığı müddetçe, inandığı yaratıcıya ya etten ve kemikten ya da taştan putlar aracılığı ile ulaşmaya çalışmış; bu uğurda da kendisine zarar veya fayda getirmeyen şeyleri toplumsal konum içerisinde yücelterek kendi kendini rezil rüsva etmiştir.

Yazık ki günümüzde aklını kullanmayan insanlar için hâlâ etten ve kemikten putlar yaşamakta ve güçlerini sürdürmektedir çünkü insanlar kurnazlık yapan, insanları tilki tuzağına düşüren, toplumu akıldan uzaklaşmaya çağıran, kendini Allah dostu gibi gösterip aslında Allah’a şirk koşan bu iblisleri, cahil olmalarına rağmen toplumun kendisi epistemolojik olarak farklı bir konuma yerleştirmiş; “Bizim göremeyeceğimizi görüp bizim bilemeyeceğimizi bilir” diyerek onları Allah ile aralarına koymuşlardır.”

Demek ki bu insanlar akıllarını teslim etmişlerdir.

Hasan Mezarcı da bunlardan biridir… Toplum şunları tartışıyor:

-Acaba gerçekten delirdi mi?

-Yok, yok! Rol yapıyor.

-Hayır, yahu! İlaç verip delirttiler.

Ne önemi var?

Aklını şeyhlere, cemaatlere, tarikatlara teslim etmiş bir kimse bütün kimliğini teslim etmiş demektir. Artık onları hiçbir yönden ciddiye almaya gerek yoktur. Öyle ki “Bunlar delidirler, gülüp geçelim” demek bile gereksizdir. Kimliği olmayanın kendi de yoktur. Bu kadar basit.

Şimdi bu Hasan Mezarcı’nın “Mesih” mertebesine ulaştıktan sonraki dönemde, 2017’deki beyanına bakalım:

“İslamcılarla Atatürkçüler yeni bir barış süreci başlatmış, ‘Atatürkçü İslam’ açılımı yapıyorlarmış! Yeni dinleri hayırlı, kazançları bol olsun!”

Kürtlere devlet isteyen bir Mesih, Atatürkçülerle barıştığını iddia ettiği İslamcılardan rahatsız oluyor. Mesih oluyor, Allah’la gezdiğini iddia ediyor ama gene Atatürk’le barışmıyor!

Demek ki aklın olsun veya olmasın, cemaatlerin ve tarikatların bünyeye bıraktığı zehri bir ömür taşıyorsun. Mezarcı ateist olsa yine Atatürk’ten nefret edecektir çünkü o artık aklını teslim edeli çok olmuştur. Delirse ne olur?

Aydınlık bir Türkiye için…

“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”