“On bir öğrenci Celile’ye, İsa’nın kendilerine bildirdiği dağa gittiler. İsa’yı gördükleri zaman ona tapındılar. Ama bazıları kuşku içindeydi. İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrenclerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.”

Matta, 28. Bölüm; Son Buyruk.

“Bugün herkes bizi seviyorsa Gavs’ın sayesindedir. Bugün herkes bize selam veriyorsa Gavs’ın sayesindedir. Onun için hiçbir zaman Gavs’ın evladına yan gözle bakmayın. Onları Allah ile baş başa bırakalım. Resulullah ile bırakalım. Onları Gavs’a teslim edelim. Bizim haddimiz değil bunların haddini vermek… haşa… Onun için hiçbir zaman Gavs’ın torunlarına, çocuklarına, evlatlarına ayrım yapmayın. Farklı görme hakkımız yoktur. O hakka sahip değiliz.

Elimizden geldiği müddetçe, kalbimizde ruh olduğu müddetçe, canımızda can olduğu müddetçe, o aileye köle olacağız. O aileye başımızı yere koyacağız. Gavs evlatları başımıza basıp geçecekler. Yine de Gavs’ın hakkını ödememiz mümkün değil. Biz de siz de ömrümüz boyunca Gavs’ın evlatlarına kölelik edeceğiz. Yapmaya da mecburuz. Üzerimize farzdır, vaciptir. Ölünceye kadar Gavs’ın evlatlarına boyun eğmeye, hizmet etmeye… Onun için ister erkek, ister kadın tarafına hiçbir zaman yüz çevirmeyin. Onlar hem Resulullah’ın hem de Gavs’ın evlatlarıdır. Yoksa darbeyi çift yerden yeriz biz. Bizim için Gavs’ın köyü, hazretin köyü mukaddestir. Toprağı mukaddestir, tavuğu mukaddestir, köpeği mukaddestir.

Hele hele Gavs’ın evlatları benim için, ben onların kölesiyim. Onların köpeğiyim. Benim günahım sizin boynunuza! Herhangi bir Gavs’ın evladını görürseniz, benden daha fazla hürmet etmezseniz Allah’ın huzurunda ben sizden davacıyım.”

İlk paragraftaki sözler belirttiğim üzere İsa’ya aittir. Daha doğrusu Matta bölümünde yazanlara göre İsa’nın böyle söylediği iddia edilmiştir. Olabilir, insanoğludur. Biz onun böyle söylemiş olabileceğine dair bir sağlamayı, o paragraftan hemen sonra bir Menzilci’nin vaazından buraya aktardığım cümlelerle yapabiliriz.

Ne diyor: “Biz de siz de ömrümüz boyunca Gavs’ın evlatlarına kölelik edeceğiz.”

“Ben onların kölesiyim”, “Ben onların köpeğiyim.”

İnsanoğlu tam olarak böyledir. Kendine ve zürriyetine fazlaca anlam yükledi mi bir anda arşa çıkıverir. Onlar seçilmiştir, bizlere ise köle olmak düşer. Neden? Çünkü onları Tanrı böyle yaratmıştır.

Öyleyse Tanrı’nın adaletinde bir sıkıntı yok mu?

Menzilcilerin iddialarını, konuşmalarını Menzil genelinde çoğaltabiliriz. Yine birçok dinden birçok tarikattan örnekler sunabiliriz. Birçok Mesih, Mehdi, Krishna, Moşiyah gösterebiliriz. Hepsinin inanışında insanın kulluk, kölelik edeceği varlık Tanrı değildir. İnsan, Tanrı’ya ulaşma hakkına sahip değildir. Ona ulaşma hakkına sahip olanlar seçilmişlerdir, mesela Gavs’lardır. Biz ise köleyiz, onların köpeği olmalıyız.

Bunu kabul etmek için şerefsiz ve akılsız olmak gerekir.

Millete Fatiha okut, Kur’an boyunca “Yalnız senden isteriz” dedirt ama sonra insanların aldığı selamı bile kendine bağla. Her şeyi onun yüzü suyu hürmetine vermiş olsun Tanrı…

Bu cümleleri kurmak için ne olmak gerekir?

Ya Tanrı’ya inanmıyor olmak ya da Tanrılığını ilan etmiş olmak gerekir.

Her zaman hatırlatıyorum, özellikle Gavslarının saldığı ipin ucundan tutup tövbe alan (eden değil) kimselere hatırlatıyorum.

Puta tapılmaz. Put, tapılanla aracı koyulandır. Biz Paşa’nın heykellerine tapmıyoruz ama siz etten kemikten putlarınıza tapıyorsunuz. Aynı zamanda o putları aracı yapıyorsunuz. Kur’an’ı Türkçe okutmamalarının en önemli nedeni budur. İnsanlar Kur’an’ı okurlarsa dinden çıkabilirler endişesinin arkasında, tarikat ve cemaatlerin düzeninin bozulacağı korkusu yatmaktadır. İşin gerçeği budur.

Kaldı ki…

Şimdi burada önemli bir soru sorup yazımı noktalamak istiyorum.

Seçilmiş insanlarımızın iddiasına göre Kur’an’ı onlar okuyup anlamışlar. Biz sıradan insanlar olarak Kur’an’ı anlayamayız.

Bu seçilmişler Kur’an’ı okuyup anlamışlarsa ve “Kur’an’ı Türkçe okursanız anlayamazsınız, dinden çıkarsınız” diyorlarsa…

Aslında kendi inançları bakımından neyi ifade ediyorlardır?

Bir toplumun ve toplumu yönetenlerin zihniyeti bozuk oldukça…

Koltuk sevdası vatan sevdasının önünde geldikçe…

Şahsî menfaatler milletin menfaatinin önüne geçtikçe…

Doğruyu söyleyenler dokuz köyden kovuldukça…

Şeytanlara melek, meleklere şeytan gözüyle bakıldıkça…

İkiyüzlülük, menfaatperestlik tavan yaptıkça…

Daha çok tarikat gelip devletin ve milletin tüm varlığının üstüne çöker.

Sana dünyevî olma, diyorlar. Başını gökyüzüne kaldırmanı söylüyorlar ve yeryüzüne bakmayı akıl edersen görüyorsun ki dünyaya tapınıyorlar.

Daha ne diyeyim?