“PKK’nın ‘İlaç Tedarikçisi’ Şebekeye Operasyon

Ankara’da terör örgütü PKK’nın ilaç ihtiyacını karşıladıkları tespit edilen 25 şüpheli, polis ekiplerinin başarılı operasyonuyla gözaltına alındı.

Başbakanlık İletişim Merkezine gelen pahalı kanser ilaçlarının hasta olmayan şahıslar üzerine yazdırılıp yurt dışına satılarak haksız kazanç elde edildiği, devletin bu yolla zarara uğratıldığı ve ilaçların bir kısmının Habur Sınır Kapısından yurt dışına çıkarılarak PKK’ya gönderildiği ihbarı Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerini harekete geçirdi.”

Milliyet gazetesi, 03.07.2018 tarihli haber.

“12 Milyonluk Vurgun! İlaçlar PKK’ya mı Gidiyor?

Adana merkezli 11 ilde ilaçları usulsüz bir şekilde sattıkları öne sürülerek gözaltına alınan 46 şüpheliden 18’i tutuklandı. Irak, Suriye ve İran’a gönderilen ilaçların terör örgütü PKK’ya gittiği öne sürüldü.”

Sözcü gazetesi, 24 Mart 2021 tarihli haber.

“İsmi Türk Tabipleri Birliği ancak içi hainlerle dolu! TTB’deki PKK yapılanması deşifre oldu: Teröristleri tedavi etmişler

HDP’li Semra Güzel’in terörist sevgilisi Volkan Bora ile olan fotoğraflarının ortaya çıkması Türkiye’nin gündemine oturmuş, söz konusu fotoğraflar büyük tepki çekmişti. Bu skandalın ardından HDP’nin, Türk Tabipleri Birliği (TTB) içinde oluşturduğu kirli ağ da deşifre oldu. Semra Güzel gibi TTB üyesi olan eski HDP vekili Behçet Yıldırım ve öldürülen teröristin sağlıkçı bir arkadaşının, PKK kamplarına ilaç sevkiyatı yaptığı ve tedavi imkânı sağladığı ortaya çıktı. Öte yandan HDP’li Yıldırım telefonunda PKK’lı Volkan Bora’nın fotoğraflarının olduğu öğrenildi.”

Takvim gazetesi, 13.01.2022 tarihli haber.

Buraya kadar Türkiye’nin sağlık sistemi, TTB ve HDP ile ilgili birkaç habere yer verdim. Şimdi TTB’nin başındaki Şebnem Korur Fincancı’nın birkaç beyanını buraya alıyorum:

“Prof. Şebnem Korur Financı: Ergenekon davası bugün de olsa müdahil olurdum

Ergenekon davasının birey olarak tek müdahili olan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, denetimsiz devlet yapılanmasını görünür kılmak için böyle bir yola başvurduğunu söyledi.

Fincancı, ‘Ben hâlâ teşhir edilmesi gerekenler olduğunu düşünüyorum. Teşhir edilecek olan insanların şu anda bir biçimde yüceltildiğini ve onlarla iş birliği yapıldığını görüyoruz. O yüzden iyi ki yapmışım o zaman diyorum. Bugün olsa gene yaparım’ diye konuştu.”

T24 isimli haber sitesi, 15 Mart 2015 tarihli haber.

Lütfen eğik tarzda yazdığım şu eğik cümlelere dikkat ediniz. Ergenekon davasının birey olarak tek müdahili ama bildiğimiz kadarıyla kumpas davasındaki rolü nedeniyle hiç değilse gözaltına alınması gerektiği hâlde böyle bir şey olmamış. Böyle bir şeyin olup olmadığını bir yana bırakın, gelip TTB’nin başına geçmiş. TTB’nin başına geçmesi ayrı bir yüzsüzlük, kendisi de bir terör yapılanması üyesi olduğu hâlde Türk devletinin ordusuna dolaylı yoldan “teşhir edilmesi gerekenler” demesi ayrı bir yüzsüzlüktür. Bu ülkeyi bölmek isteyenlerin doğal bir yönüdür bu yüzsüzlük. İş birliği dediği konularsa FETÖ’nün üstüne gidilmesi, Irak ve Suriye operasyonları, Doğu Akdeniz’deki duruştur. 2000’lerin başlarında AB ve ABD yetkililerinin, Türk ordusunun aleyhine beyanları, o sıralarda Irak ve Suriye’de ABD’yle birlikte hareket etmeyen TSK’nin bu konudaki kararlılığı, terör örgütü PKK’ya vurulan darbeler, Kürt devletinin bir türlü kurulamaması… Şebnem Korur Fincancı daha çok bu konularla ilgilidir.

“Bugün olsa gene yaparım…” ise Babacan’ın peşinden giden ve toplum içinde ezildiği için sosyal medyadaki sahte hesaplarla liboşluk kasan ergenlerin anlayamayacağı bir cümledir. Buna karşın Babacan’ın ve 2015’te Fincancı’nın kullandığı ifade ortaktır; dün ve bugün PKK – FETÖ – siyaset iş birliğinin gelecekten beklentisini çok iyi yansıtır. Böyle bir kumpas tekrar olabilir mi? Kumpası düzenleyen şebeke görüldüğü gibi hâlâ var, teşebbüs veya dava yeniden olabilir çünkü yenilen pehlivan güreşe doymaz, derler.

Dr. Ceyhun Balcı, 17 Mart 2022 tarihinde, Veryansın TV isimli haber sitesinde “Türk Tabipleri Birliği Üzerine” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Dr. Balcı, yazısında TTB’nin kendilerini nasıl olağanüstü genel kurula çağırdığını ve gittikleri sözde olağanüstü genel kurul toplantısında nasıl “1 Kasım Dünya Kobani Günü” için yürüyüşe destek konusunun gündeme alındığını, bu konuda uzun süren tartışmaların olduğunu anlatmış. Sonuç olarak oy çokluğuyla istenen karar çıkarılıyor. Bu bir rezalettir.

İkiyüzlülüğe bakar mısınız? Kerkük’te yıllarca neler yapıldı, Hocalı’da neler oldu, Doğu Türkistan’da ne vahşetler uygulandı ve TTB, Kobani için sözde insanlık namına temsilci gönderip yürüyüşe katılma kararı alıyor. Bu, oy çokluğuyla oluyor.

Bakın… Asla ve asla tesadüf değildir ki eczacılardan doktorlara uzanan yapılanma bir terör yapılanmasıdır. Asla ve asla tesadüf veya komplo değildir ki TTB bugün bu hainlerin elindedir. Bu organizasyonu toptan kapatmak çare etmeyeceği gibi bu kirli yapılanmanın üstünü örtecektir. Teröre bulaşmış hiçbir unsur demokratik haklara ya da normal vatandaşlık haklarına sahip olamaz. Bunlara yapılacak operasyonun, vurulacak neşterin verilecek hesabı yoktur. Türk devleti bir yere açıklama yapmak gereği hissederse bu yalnız Türk milletine olmalıdır. TTB’ye neşter vurulmalıdır.

Sonuç olarak asıl değinmek istediğim iki noktaya geleyim.

Türk doktorları artık neredeyse her gün şiddet görüyorlar. Sevgi pıtırcığı terör sevicilerin sesi çok cılız çıkıyor. TTB başta olmak üzere teröre sivil toplumluk yapan yapılanmalar ise – içerideki Türk doktorlarını tenzih ediyorum – Kandil’de burnu kanayan teröristler için ortalığı velveleye verir ama çıtı çıkmaz. Neden? Türk doktorları ilk olarak bunu düşünmeli ve bir şeyler yapmak üzere bir araya gelmelidir. Şunu hatırlatmak gereği hissediyorum ki bazı mücadeleler can pahasına yapılır.

Sağlık sistemindeki terör yapılanmasını devlet çok iyi biliyor ve zamanı gelince operasyonlar da yapıyor ancak TTB konusunda bir şeyler yapmak şarttır. Buna özellikle dikkat çekmek isterim. Oysa sayın Cumhurbaşkanı “gidin” minvalinde açıklamalar yaparak büyük bir hata yapmıştır. Bir yanda terör, bir yanda “gidin” diyen siyasetçiler ve bir yanda Türk doktorlarının yerine istihdam edilen Suriyeliler… Bazen “Tüm bunlar sistematik mi?” diye sormaktan kendimi alamıyorum.

İşte burada ikinci noktaya gelmek istiyorum.

Her türlü bölücü veya yıkıcı terör örgütünün sözde sivil toplumu hatta medya ve basını var. Afganlının, Suriyelinin, Arapların sözde ensar kardeşleri var. Bunların hepsi sözde kardeşlik olsa da özde Türk’e karşı birleşmişlerdir.

Türk… Senin neyin var? Senin neyin kaldı? Elinden alınmayan ne kaldı?

Elinden alınamayacak bir Turan idealin var, onu da “Almancılık” diye yaftalamaya çalışanlara yüz veriyorsun.

Hakkın yeniyorsa hatayı herkesten önce kendinde arayacaksın.