Terör doğrudan savaş yöntemi değildir. Terör faaliyetlerine girişmeyi göze almış gruplar için tek hedef güvenlik güçleri olamaz. Güvenlik güçlerine yönelik terör faaliyetlerinin bile arka planında toplumu etki altına almak ve yaratılan olumsuz havayla siyasî otoritelere baskı kurmaktır.

Her örgüt gibi terör örgütleri de faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için maddî kaynaklara ihtiyaç duyar. Bu noktada hem yabancı istihbarat servisleriyle hem de yeraltı örgütleriyle temaslar başlar. Elbette söz konusu olan menfaat ilişkisidir. Her terör örgütü, kuruluşunda olmasa bile bir müddet sonra muhakkak uluslararası tetikçi konumuna gelir. Terörü doğuran siyasî nedenler yozlaşır. Bununla birlikte terörün ana kaynağı zaten yozluktur.

Terörün de doğrudan olmayan her savaş gibi kültürel boyutu vardır. ABD – SSCB arasındaki soğuk savaş aslında SSCB’nin kültürel alandaki hamleleriyle başlamıştı. Denilebilir ki pek fark edilmese bile soğuk savaşın ağırlığı aslında teknolojiden ziyade kültürel alandaydı. Kültürel faaliyetler üstünden iki ülke birbirine karşı hamleler yapmış, kendi güçlerini abartırken karşı gücü küçümsemiş, gerektiğinde teknoloji gücü başta olmak üzere pek çok alanda topluma yalanlar söylenmiştir. Bununla birlikte hedef ülkelerdeki basın ve medya faaliyetleri başta olmak üzere kültürle alakalı pek çok kurum ve kuruluşa yönelik propogandalar yürütülmüştür. Soğuk savaş sonrası belki ABD ve Rusya’nın devraldığı en büyük miras işte bu savaş nedeniyle yürütülen faaliyetlerin getirdiği kazanımlardır.

Emperyalist devletler tarafından yetiştirme veya devşirme yoluyla elde edilen çeşitli mesleklerden insanlar, bu devletlerin hedeflerine uygun hareket eden terör örgütlerinin hizmetine verilirler. İşte bizim ülkemizdeki terör seviciliğinin bir yönü budur. İçerideki kuyruk acılılar ve piyonların birlikte hareket etmesinden kültürel terör doğar.

Kültürün yozlaştığı bir ülkede toplumun istikrarlı olması beklenemez. Kasabına aşık bir şekilde yaşayan kimseler ise terörün bir numaralı kazancı olacaklardır. Terör faaliyetlerinin dağla sınırlı olmadığına delil arayanlar için gösterilecek ilk adres de TTB ve onun sözde yönetimidir. Bu yapılanma açık şekilde işgal edilmiş olmasına rağmen terörle mücadeleyi dağla, bayırla, mermiyle sınırlandırmak diğer alanlardaki mevzilerin düşmesine neden olabilmektedir.

Bir kimse ya teröristtir ya da teröriste yardım ve yataklık etmektedir, bunun “sempati” kısmı tepeden tırnağa bir laf kalabalığıdır. Bu nedenledir ki toplumun içinden, devlet kurumlarına kadar teröre destek veren, herhangi bir olayda ihmali bulunan herkese devlet neşter vurmalıdır. Bu işin demokrasi boyutu yoktur. Devlet dışı silahlı örgüt olarak tanımlanan bir yapılanmayı terör örgütü olarak tanımlıyorsanız yapmanız gereken hukuka uygun hareket etmek, özetle kamu malına ve insan canına kastedenleri tavizsiz bir şekilde cezalandırmaktır.

Siyasî iradenin bu noktada önemli bir görevi vardır. O görev toplumu bilinçlendirmektir. Teröre ve teröriste yönelik yumuşak ifadelerin tek getirisi şımarıklıktır. “Kanla bu iş olmuyor, milliyetçilik yapılmamalı” gibi ifadeler kullananların ortaya çıkışı çok önceden planlanmış şeylerdir. Hedef önce kan dökmek, sonra bu işlerin kanla olmayacağına dair duygusal ifadelerle taviz koparmaktır. Güvenlik güçleri zaten terörle mücadeleyi başarılı şekilde yapmaktadır ve her türlü kara propogandaya rağmen toplum terörün karşısındadır. “Bu iş silahla olmuyor işte” denebilmesinin tek sebebi siyaset ve toplumun terör konusunda faal hareket etmeyişidir.

Toplumun harekete geçmesi ne demektir? Buradan hemen bir cadı avı anlamı çıkarılmamalıdır. Söz konusu olan silahlı mücadele değildir. O, güvenlik güçlerinin işidir. Burada söz konusu olan, en basit örneğiyle, göz göre göre terörü destekleyen herhangi bir kimsenin iş yerinden alışveriş yapmamaktır. Terörü destekleyenleri, “Ben ona katılmıyorum ama saygı duyuyorum” gibi ifadelerle hoş görmeyip her yerden dışlamaktır. Teröre destek veren gazete, dergi ve televizyon kanallarını takip etmemektir. Terörü savunan ünlüleri, akademisyenleri izlememek, takip etmemektir. Bunlar zor değildir ve bizim toplumumuz için çok çok kolaydır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, yıllar boyu terörle mücadele konusunda muazzam tecrübe elde etmiştir. Ayrıca teknolojisini geliştirmiş, dünyada eşine zor rastlanır başarılar elde etmiştir. Türk istihbaratı, Türk emniyeti de bu mücadelede üstüne düşeni yapmıştır. Hatalar, çürük elmalar her yerde olur. Türk güvenlik güçlerinde bunları çözecek kabiliyet vardır. Mühim olan terörle mücadelenin topkeyûn safhaya taşınmasıdır.

Mücadele topkeyûn olmadıkça terör de şımaracak ve ülkenin her yerinde on binlerce insanın katili bir terörist için sloganlar atılacaktır. Bunlar son derece tehlikelidir ve görmezden gelinemez.