Saunders’in “Parayı Verdi, Düdüğü Çaldı” kitabında şöyle bir alıntı okudum: “Masumiyet diye bir şey yoktur. Suça biraz da olsa bulaşmış masumiyetten daha fazlası düşemez payımıza.

Pekiyi, Soros ve çocukları suça ne kadar bulaşmışlar? Ne kadar masumlar?

Soros tescilli bir dolandırıcıdır. Tüm dünyayı dolandırmıştır, dolandırıyor. Fransa’yı dolandırır, mahkemece dolandırıcılığı tescillenir. Fransızlardan çarptığı parayla gider dünyanın çeşitli yerlerinde renkli devrimler yaptırır. “Açık Topum Enstitüsü” aracılığıyla da bulaşmadığı ülke, bulaşmadığı kitle yoktur. Bir bakarsın, “Open Society” adı dünyanın bir yerindeki çatışma ortamında karşına çıkar. LGBT yapılarını araştırırsın, bir bakarsın orada karşına çıkar. Faaliyet gösterdikleri her ülkede de LGBT ile yakından ilgilidir. Türkiye’de açık veya dolaylı bölücülük propogandası yapanların da yanındadır.

Şeffaflık adına bir şeyleri gizlemiyorlar. Mafya misali, kirli işler yasal kuruluşların arkasında ya da içinde çevriliyor. Şeffaflık da hikâyedir, mesele olabildiğince tehlikesiz gözükmek ve “Bak, ben açıkça yapıyorum. Tehlikeli değilim.” mesajı vermektir. Bu durumda şöyle düşünmek gerekir: Birine para verip hakkınızı gasp ettiren birisi, yaptığı eylemi açıkça söylüyor diye masum mu olacaktır? Geleceğiniz için tehlikesiz hâle mi gelecektir?

Osman Kavala, işte “Açık Toplum Vakfı” ile Open Society’nin Türkiye şubesi görevini görmektedir. Her şey ortadadır ve görünürde yasaldır. Ne var ki bazen açıkça bölücü terör örgütünü destekleyen, bazen emperyalizme karşı nutuklar atan, bazen önüne geleni faşist ilan edip dünyadaki savaşlardan sorumlu tutan kimseler kasten bu bağlantıları inkâr etmektedirler. Bunda elbette siyasî hesaplar vardır. Bu hesaplar mide bulandırıcıdır.

Biraz bile mantık sahibi bir adam kendisine, “Birilerine destek verirsin de herkese mi destek verirsin?” diye sorar. Hani şimdilerde Twitter papağanlarının gözde kavramlarından olmuştur, bütün yanlışları ve cahillikleri “whataboutism” yazarak maskelemeye çalışırlar. İşte Kavala’yı savunurken değil sorgularken dillendirilmesi gereken bir kavramdır bu. Mesela Kaos GL derneği ve DİTAM ne alaka? Her ikisini de aşağı yukarı aynı yerden finanse etmişler.

Mesela Kaos GL’nin resmî internet sitesine girin, site hakkında şu kısa bilgilendirmeyi okuyacaksınız: “Kaos GL internet sitesi, Gökkuşağı Projesi kapsamında, İsveç Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Kurumu SIDA tarafından desteklenmektedir.”

İnsan haklarıyla ilgili raporlarını yayımladıkları sayfalarında aynen şu ifadeler bulunur: “SIDA tarafından desteklenen Gökkuşağı Projesi ve ana destekçisi Açık Toplum Vakfı olan LGBTİ’lerin İnsan Haklarının İzlenmesi Programı projesi kapsamında e-rapor olarak hazırlanmıştır. Bu rapor, Kaos GL derneği tarafından, İsveç Kalkınma ve İşbirliği Ajansı ve Açık Toplum Vakfı’nın destekleri ile yayımlanmıştır. Bu, SIDA’nın veya Açık Toplum Vakfı’nın resmî görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

DİTAM (Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi) sitesine girin, iş birliği yaptıkları yerleri yine kendileri yazmışlar: Açık Toplum Enstitüsü, İsveç Konsolosluğu, Sivil Düşün AB Programı ve daha başka yerler…

Özellikle “Sivil Düşün” programı birçok sivil toplum kuruluşunda yer alır. 2000’li yılların başlarında Türk siyasetine yönelik “Ordu, her şeyi yönetiyor” ve “Sivilleşmeniz gerekiyor” tavsiyeleri (!) hatırlanırsa sivilleşme için ne gerekiyorsa yaptıklarını görürsünüz. Bu kadar “açık”.

Evet, şimdi ben söyleyeyim: Whataboutism.

Bir tarafta barış maskesiyle bölücülük yapan DİTAM, diğer tarafta LGBT… İsveç’in ne işi var mesela? Türkiye’deki toplumsal barış İsveç’i niye ilgilendirir? Eğer bu soruya “İsveç iyi niyetlidir” şeklinde bir cevabı olan varsa hem zekâ seviyesini hem de vatansızlığını sorgulaması gerekir. Bu da bu kadar “açık.”

Yani bu işler öyle, “Ne suçu var Kavala’nın?” demekle olmuyor…

Onun masumiyetinin suça bulaşmışlığı çok başkadır. Bir kere bunu aklınıza yazın. İktidara gelmek için sağa sola kıvırtanların da bahtına yazık piyadesi olmayın.

Kendi ülkesinin aleyhine gönüllü raportörlük yapanlar, raportörlük yapanları finanse edenler ve nihayet iktidara gelmek için her türlü midesizliği yapan siyasî figürler…

Vatana ihanetin başladığı yerde masumiyet biter.