Modern Nostradamuslar kehanet yerine rol ve emir vermeyi sever. Bunu da öngörü maskesi altında yapar. Hem ülkeleri yönetenler hem de halk bu öngörülerin etkisinde kalır. Meydana gelen her olay karşısında “İşte bunlar zaten söylenmişti.” diye düşünmeye başlar. Kimisi de bir adım sonra ne olacağını bildiği düşüncesindedir. Aslında bir sonraki adımı bilmiyordur, sadece zihnen hazırlanmıştır.

George Friedman bu modern Nostradamuslardan biridir. “Gelecek Yüzyıl & 21. Yüzyıl İçin Öngörüler” kitabı da onun sözde kahanet kitabıdır. 2009’da yayımlanan kitabın Türkçe baskısının kapağında bile “2050: Yeni büyük güçler olan Türkiye, Polonya, Japonya ve ABD arasında küresel savaş” ifadesi göze çarpar. Ona göre 2020’de Çin parçalanacak, Rusya çöküşe geçecektir.  

Friedman, kitapta Ukrayna’yla ilgili olarak şöyle diyor:

“Ukrayna’da Aralık 2004’ten Ocak 2005’e kadar süren Turuncu Devrim ile Rusya için Soğuk Savaş sonrası dönem de sona erdi. Ruslar Ukrayna’daki olaylara ABD’nin bu ülkeyi NATO’ya alma ve Rusya’yı parçalama girişimi olarak baktılar ve aslında bu görüşte gerçek payı da yok değildi elbette.

Elbette gerçeklik payı yok değildi, diyecek kadar basit bir durum yok ortada. Aksine gerçeklik payı hayli fazladır ve gerçekte olanlar perde arkasında çok daha başkadır.

Sevgi pıtırcığı Avrupa ustalıkla gizlediği “Nazi” yüzünü Ukrayna’da yeniden gösteriyor. Daha önce Ukrayna’da gelişen olayları, Nuland’ın olaylara yaklaşımını yazmıştım. İlerleyen günlerde bu konulara daha derinden bakacağız.

Şimdi Friedman’ın kitapta sıklıkla Polonya vurgusu yaptığını vurgulamak zorundayım. Çoğu kişi Polonya’yı hafife alsa da bu ülkeye Batı tarafından ayrı bir önem atfedilir. Bir kere Polonya, Rusya’nın tarihi düşmanıdır, dersek yanılmış olmayız.

1330’da Moskova’ya göç eden Türklerden olan Çet Mirza’nın torunları olan Sabur-Godunov ailesinden Boris Godunov, 17. yy. başlarında Rusya’da çar ilan edildi. Sıkıntılı bir dönemde çar olan Godunov dönemi ve sonrası oldukça karmaşıktır.

Rusya’nın karmaşa içerisinde ve parçalanmış durumda olmasını fırsat bilen Polonyalılar da ellerini kollarını sallayarak gelip tahtı ele geçirdiler. Bu dönem, Rusya tarihi içerisinde utanç yıllarını oluşturur. Polonyalıların Moskova’yı ele geçirmeleri, Rus hazinesini yağmalamaları, devlet belgelerine el koymaları utanç yarattığı gibi bu defa da parçalanmış Rusya’yı birleştirmeye yaradı.

ABD’liler dünyanın her yanında olduğu gibi Doğu Avrupa’da da tarihi düşmanlıkları hesaba katarak jeopolitik düşmanlıklar yaratıyor. Daha önceki yazılarımda yazdığım üzere Brzezinski kitabında hiç çekinmeden bu gerçeği dile getirerek Avrasya’ya hakimiyetin önemini vurgularken bu bölgedeki güçlerin birleşmesinin kabul edilemez olduğunu anlatır.

Mevcut gücünün en önemli tarafını okyanuslara hakimiyeti oluşturan ABD, Rusya veya Çin’in deniz gücü olarak boy göstermesini elbette istemez. Polonya ve Friedman’ın artık eski dinamizmini kaybettiğini söylediği Almanya, Rusya’nın Baltık üzerinden okyanusa açılmasını kısıtlamak istemektedir. Arktik deniz yolunun önemi günden güne artarken Rusya’nın her yandan kuşatılması ve yeni bir gücün doğuşunun engellenmesi uğruna Batı’nın göze almayacağı bir şey yok gibi duruyor.

AB başta Fransa olmak üzere tam olarak golem gibi hareket ediyor.

Şimdi Yeni Osmanlıcılık temelinde küresel güç Türkiye, küresel güç Polonya, küresel güç Japonya gibi sözde öngörülerin neye dayandığını yazımın ilk paragrafına bakarak bir daha düşünmenizi tavsiye ederim.

Öngörü adı altında bu devletlere verilmek istenen rol, Rusya ve Çin’in kuşatılmasında ve bloke edilmelerinde kullanılmak istenmelerindendir. Yani Batılıların ağzından çıkan “Türkiye’nin yükselişi”, “Dünya lideri Erdoğan” vb. ifadeler gaz almaktan başka bir şey değildir.

Yoksa Nuland’ın “AB’nin canı cehenneme!” diye söylenmekten çekinmezken Türkiye’yi bağrına basacağını sanmak, rüya aleminde yaşamaktan başka bir şey değildir.

Eğer Türk ordusunun onurlu duruşu olmasaydı, acıdır ki Ukrayna’nın başına gelenlerin daha kötüsü bizim başımıza gelecekti.

Ne yazık ki onursuz bir şekilde direnenler de yok değil. Siyasal İslamcılar ve her türlü ideolojinin içine sızmış neoliberal köleden başka bir şey olmayan ajanlar da hâlâ Türkiye’nin ABD güdümünde olması için hayli direniyorlar.

Moskova saldırıları sonrasına bakın…

Ukrayna’da Danilov, “Moskova eğlenceli mi? Daha çok eğlendireceğiz.” dedi. Siyonistlere dokunulduğunda insanlık üzerine nara atıp başka ülkelerde kan gölü yaratan Batı’nın güdümündeki Polonya açıklama yaptı ve tek bir geçmiş olsun mesajı vermedi.

Bu nefretle, bu sicille “Putin yaptı.” diyorlar.

Ahlaksızca kan dökerken tıpkı Türkiye’deki piyonlarının yaptığı gibi fail olarak kurbanı gösteriyorlar.

Türkiye’deki piyonları ise modern Nostradamusların verdiği rolü havada kapıyorlar. Ancak bu rol, şizofreniden başka bir şey yaratmadı ve yaratmaz da. Görünen o ki IŞİD üyelerinin bir kısmı Türkiye üzerinden Rusya’ya gitmiş.

Her defasında duvara toslayan bu körleri, kim veya hangi olay uyandıracak? Bunu göreceğiz.

Ne yazık ki daha önce de ifade ettiğim üzere 2024 daha ciddi olayları getirmeye devam edecektir.