İleri demokrasi şöleninin olduğu günlerdi. Türk subayları tutukluydu. Teröristbaşı bize yol gösteriyor (!), ne kadar hain varsa “Türk” sıfatını taşıyan her şeye saldırıyordu.
Demokrasi şöleninin palyaçoları ise canla başla çalışıyordu.
ABD’den gelen ilahi ilhamlar sayesinde istedikleri yerde istedikleri bombayı, silahı bulan ve yine aynı ilhamla faillerini aynı anda -düşük zekasına rağmen- tespit eden palyaçolar, artık memleketin sahibi oldukları kanısındaydı.
Son darbeyi vurmak isterken öldürücü darbeyi yiyip oturdular.
Zir Vadisi’nde bulunduğu ve Ergenekon’a ait olduğu iddia edilen silah ve mühimmatlar da aynı ilhamların bir ürünüydü. Artık bir boru parçasından farkı kalmamış lav silahlarıyla darbe yapmaya kalkan ordunun memleketi nasıl koruduğuna hep birlikte şaştık (!).
Demokrasi şöleninde içilen ihanet kadehlerinin esrikliği herkesi uyuturken uyumayan onurlu insanlar da vardı.
Bunlardan biri Behçet Oktay’dır.
Zir Vadisi’nde ve Gölbaşı’nda bulunan silah, mühimmat ve patlayıcıların bizzat İçişleri Bakanlığı talimatıyla Özel Harekât Dairesi’nden alınan, Emniyet İstihbarat Daire Başkalığı’na teslim edilen silah, mühimmat ve patlayıcıların aynı olduğunu fark etti, palyaçoların kumpasını belgeledi.
Belgeleri mahkemeye sunabilse çok şey değişecekti ama birdenbire intihar etmeye karar verdi. Solak olduğu hâlde sağ elini kullanarak tabancasıyla intihar etti.
Yerseniz.
Behçet Oktay da onurlu direnişin şehitlerindendir. Onurlu insanlar daima hatırlanmalıdır ki günlük yaşamlarımızdaki umutsuz durumlardan uzak durabilelim. Birazcık ar duygusu olan kimse; kendini feda etmiş onurlu insanların mücadelesini bildiği ve davası olarak benimsediği hâlde teslim olmaz, ümitsizliğe kapılmaz, döneklik etmez.
Ancak adı üstündedir: Onurlu direniş.
Onurlu direniş, onurlu insanların davasıdır. Mustafa Kemal’in yolundan gidenlerin davasıdır. Hatta rengi ne olursa olsun vatanını yürekten sevenlerin küresel çeteye karşı bir duruş meselesidir.
Prof. Dr. Nevzat Yalçın, Mart 1998’de, özgürlük ve onur savaşına dair şunları yazdı:
“Toplum içinde birtakım insanlar sürekli olarak özgürlük ve onur savaşımı verirken diğer bazıları özgürlük ve onuru kendileri için bir yük gibi görebilmektedir. Öyle bir toplumsal ve bireysel ilişkiler ağı içinde bulunuyoruz ki bireyin görüşlerini savunması kendisi için yük olabiliyor. Böyle bir ortamda bu yükün altında kalmamak için boyun eğme bir seçenektir. Boyun eğdiğinizde toplumsal sorumluluklarınızdan kurtulur, sıradan bir insan olursunuz. Bir anlamda rahatlarsınız. İkinci seçenek, bütün bunlara karşı çıkarak savaşmak, diğer bir deyişle kendini gerçekleştirme seçeneğidir. Gerçekte bu ‘onurlu yaşama’ savaşımıdır.”
Onurlu yaşamayan biri onuruyla savaşır mı?
Veya…
Savaşır mı?
Behçet Oktay’ın ve onurlu direnişin şehitlerinin aziz hatırasına minnettarlık duygusuyla selam olsun.