Küresel jandarmalığa soyunan ABD’nin, bu rolü elde etmesini sağlayacak ölüm mangalarına ihtiyacı vardı. Modern dünyanın öncüsü olacağı için işkenceden adam öldürmeye kadar her şeyin modernini geliştirdiler.

İşkence gitti, “teknik sorgulama” geldi.

Özel hayatın gizliliğine uygun (!) “dirty action” icat edildi.

80’den fazla ülkeye şunu veya bunu tehdit olarak gösterip öcüler yaratıldı.

ABD’nin düşmanı herkesin düşmanı olmalıydı. Küreselleşmenin göstergelerinden biri buydu. Hollywood üretimi filmler Evanjelizm’i çaktırmadan zihinlere yerleştirdi. Kıyamet senaryoları yazıldı, bu senaryolar üzerine filmler çekildi. İnsanların zihni “Kardeş kardeş yaşayan milletleri kurtaran Amerikan süper kahramanlar”ın yarattığı imajlarla doldu.

ABD’nin düşmanı herkesin düşmanı olunca da ülkesinin iyiliğini düşünen kim varsa yok edildi!

Karanlık mangaların karargâhı olan CIA’nın karıştığı tüm darbe ve suikastler ABD’nin imajını lekeleyince kimi insanlar çıkıp Kongre’ye bu kirli harekatları taşıdılar. Böylece strateji değiştirildi ve CIA başta olmak üzere tüm istihbarat servislerinin her türlü devlet teşkilatı ve devlet dışı teşkilatlara sızdırılması kararı alındı.

Böylece karanlık mangaların önemi arttı. Artık suikastlerin yerini yine modern dünyaya uygun olan “kaza”lar aldı.

1981 yılında Ekvator’da yapılan seçimlerde oyların %69’unu alan Roldos Augilera, Guachanama yakınlarında gerçekleşen uçak kazasında hayatını kaybetti. Onun seçildiği dönemde çoğu Latin Amerika ülkesinde askeri diktatörlük hakimdi ve Aguilera demokratik temellere dayanan çalışmalarını bu ülkelere de önerdiğinden ABD’li Neoconlar tarafından tehdit olarak görülüyordu.

Aguilera’nın otopsisi yapılamadı çünkü buna izin verilmedi. Uçağın kara kutusu bulunamadı.

31 Temmuz 1981’de bir uçak kazası da Panama’da gerçekleşti. ABD’den Panama’nın gasp edilen haklarını geri almak için uğraşan Omar Torrijos hayatını kaybetti. Torrijos sayesinde ülkedeki ABD üsleri de kapatılmıştı.

Aguilera solcuydu, Torrijos milliyetçiydi.

Uçak kazaları yılı olan 1981’de Peru’da da bir uçak düştü. Düşen uçağın içinde Standart Oil’in can düşmanı General Rafael Rubio vardı.

Petrol dünyasında ABD egemenliğini bitirmek üzere olan Enrico Mattei ise hepsinden önce öldü. O da uçak kazasında öldüğünde yıl 1962’ydi.[1]

Bizim ülkemizin de kendine has bir karanlık mangası vardır!

Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil “Atatürk’ü Anlamak ve Tamamlamak” kitabını yazdığında yıl 1975’ti. Bundan 4 yıl sonra sabah saatlerinde bir otobüs durağında beklerken katledilecekti. Kemalistleri yargılamak için “komünist” yaftası vurmak zorunda olanlar öldürdüklerine de “komünist” yaftası vuruyorlardı.

“Öcü”, iş başındaydı ama “gerçek öcü” kimdi?

1990’lar Türkiye için gerçek anlamda karanlık yıllardır. Karanlığın yarattığı kafa karışıklığından yararlanan Mehmet Eymür gibiler de daima kafa karıştırdılar. Sürekli yalan söylediler çünkü gerçeği gizlemekten başka çareleri olmayacak kadar acizdiler.

Oysa gerçeği gizlemeye çalışmaktan daha büyük suç itirafı yoktur.

Türkiye’deki karanlık manganın adı “kontrgerilla” idi.

Her ülkenin gayrinizami harp için hazırlıklı, donanımlı, eğitimli olması gerekir. Bu çok başka bir şeydir. Bir de bu tarz örgütleri karanlık emeller için kullanmak vardır ki ihanetin daniskasıdır.

Bir zamanlar Kemalist subayların önünü kesmek için Amerikancı subaylar tarafından kullanılan örgüt, Talat Turhan gibi korkunç işkencelerden geçen insanların savaşıyla ifşa olunca 90’larda farklı bir işe giriştiler.

Özal, Abas ve Eymür Amerikan Dans Üçlüsü’nün karanlık mangası kuruldu. Kontrgerilla kadrolarını yenilediler ve MİT çatısı altına aldılar. Çatıyı kuran Mehmet Eymür’dü. Adına da “Kontrterör Dairesi” dediler.

Sonraları Şenkal Atasagun döneminde burası kapatıldı.

Kavramlara bakalım: Türkiye’nin zaten “terörle mücadele” birimleri vardır. “Karşı terör” de nedir?

Kontrgerilla’nın adıyla oynanmasıdır!

Ve bu karanlık yapıyı Amerikalı Vietnam gazileriyle birlikte eğiten Eymür gibiler 2000’li yıllarda bu millete bir dünya yalan söylediler. Katlettikleri Kemalistler idi ama katil olarak yine onları gösterdiler.

Küçücük dünyalarında Mustafa Kemal’i hedef yapmaya kalktılar.

1989’da gidelim. Bu tarihte Abdülkadir Aksu İçişleri Bakanı oldu.

1990’da Bahriye Üçok’u katlettiler. Üçok, ince bir kitabın arasına konulan bombayla katledilmişti. Profesyonelin de profesyonelinin işi olduğu bellidir. Bahriye Üçok, Türkiye’nin ilk kadın ilahiyatçısıydı. Bugünlerde ekranlara çıkıp kamusal alana giremedim, diye konuşan pek çok kişi için “Başörtüsüne karşı biri”ydi. 90’ların karanlığından söz edermiş gibi yapanlar ondan hiç bahsetmediler.

Ama Amerikan vatandaşı Merve Kavakçı bundan yıllar sonra başörtüsü nedeniyle mağdur olacaktı. Yersen.

Aynı yıl Turan Dursun da öldürüldü. Dursun, eski müftüydü ve ateistti. Dini eleştirdiği için bol bol eleştiri alıyordu.

1991’de Aksu’nun görevi sona erdi. Tabii ki başarılarının karşılığında çok kutlu makamlara atandı.

Uğur Mumcu karanlığın içinde yazan aydınlık bir kalemdi. Yolsuzlukları da yazdı devlet içinde çeteleşenleri de yazdı. 1993 yılında arabasına konulan bombanın patlamasıyla hayatını kaybetti. Karanlık mangaları, Türk polisinden önce yetişip, delilleri süpürüp gitti.

1999’da Ahmet Taner Kışlalı’nın katledildi. Ölümünden hemen önce o zamanın Akit gazetesinde fotoğrafı yayımlanmış ve fotoğrafının üzerine çarpı işareti konmuştu.

Bugün ülkemizde sadece ne konuşuluyor? Müthiş demokrasi ortamının verdiği özgürlükle konuşulan tek şey şudur: İslamcılar daima mağdur olmuş, Kemalistler zalimlik yapmıştır.

Bu söylemlerle iktidara gelen AKP, 18 Kasım 2002’de Abdülkadir Aksu’yu ikinci kez İçişleri Bakanı yaptı.

18 Aralık 2002’de Necip Hablemitoğlu’nu da kaybettik.

Failimeçhullerin simge ismi, FETÖ kadrolarının önünü açan çalışmaların baş sorumlularından, Wikileaks’in gözdesi Aksu’yu İçişleri Bakanı yapıp ileri demokrasi için gerekli çalışmaları başlattılar.

Ve Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davaları başladı.

Memleketin tüm karanlıkları, Eymür’ün Princess Otel’den Beşiktaş Adliyesi’ne kadar FETÖ’yle beraber kurduğu taşeron hattının marifetleriyle Türk ordusuna yıkılmaya çalışıldı. Sahtekârların dünyasında camiler mi bombalanmadı? Darbeler mi yapılmadı? Bilmem kaç bin yıllık karanlık örgütler mi icat edilmedi?

ABD’li bir diplomatın cebinde getirdiği 400 milyon dolar, Alice’i Harikalar Diyarı’na sokunca tavşanın peşinden giden herkes Türk devletini yıkma hayalini kurdu.

Bedelini de ödedi.

Asla es geçtiğim zannedilmesin.

24 Ocak 1993’te Uğur Mumcu’nun arabası patladıktan sadece bir ay sonra tıpkı Aguilar, Torrijos, Rubios gibi Eşref Bitlis’in de uçağı düştü. Kutuplardan uçup gelen uçağın motorları Ankara semalarında buzlanınca kutuplardan uçurup gelen pilotlarla birlikte Eşref Paşa da şehit oldu.

Uçağın kara kutusu bulunamadı!

Düşünebiliyor musunuz?

Toplumun saygısını kazanmış ve Amerikan çıkarlarını sekteye uğratan iki isim bir ay arayla hayatını kaybediyor. Daha birçok insan hayatını kaybederken aynı sıralarda onların tam tersi cenahtan bir hareket yükseliyor. Bu hareketin hoyratlığı, sözüm ona gözü karalığı, hedefinin fotoğrafının üstüne çarpı atan şeytanca hareketleri toplumun sinmesi için yapılıyor. Diğer yandan her nasılsa bu hareket “mağdur” oluveriyor.

2000’li yıllarda bu hareketi arkasına alıp iktidara gelen AKP, “dindar ve kindar nesil” istemiyor mu?

İstiyor.

Israrla arkasında durduğu FETÖ iltisaklı Diyanet İşleri Başkanı laik düzene kılıç çekip Mustafa Kemal’e açıkça kin beslemiyor mu?

Besliyor.

Canlı bomba misali harp okullarımıza giren sözde subay adayları, Kemalist gençlerin ordudan atılması için imha edilmiyor mu?

Ediliyor.

Birçok rüşvet, yolsuzluk, liyakatsizlik her gün ortaya saçılmıyor mu?

Saçılıyor.

Fakat her olayda birileri “mağdur” olmaya devam ediyor. Çıkıp önüne gelene vatan haini, din düşmanı yaftası vuruyor.

Nerede bir zamanlar evinin balkonlarında tencereyle, tavayla protesto yapan ve ışıkları yakıp kapatarak karanlık mangalara kafa tutan toplum?

Kuşkusuz bugünkü “sinmişlik”, bir millete yapılan en büyük kötülük ve yaşatılan en büyük mağduriyettir.

Karanlık mangaların peşinde olduğu gerçek kara kutu, insanların yüreğindeki cesarettir.


[1] https://bilgedunyali.com/esref-bitlisin-sehadeti-kaza-mi-suikast-mi/genel/emperyalizm/