İdeolojik çekirdek, “Bir ulusun geçmişini, bugününü ve geleceğini birbirine bağlayan bir köprüdür.”[1] Bunun içindir ki Türk cumhuriyetinin karşılaştığı açık veya örtülü fark etmeksizin her türlü savaş, Türk’ün ideolojik çekirdeğini yok etmeye yönelik olmuştur.
Prof. Dr. İsmet Barutcugil, ideolojik çekirdeği şu şekilde tanımlar: “Çekirdek ideoloji, organizasyonun varlık nedenini açıklar, var olmanın haklılığını anlatır, onun karakterini tanımlar, kim olduğunu ortaya koyar. Hedeflerin, dönemlerin, dönüşümlerin ve kişisel liderliklerin ötesine geçen ve sürekliliği olan bir kimliktir.”[2]
Bir ulusun savaşta yenilmesi, onun yok edilmesi anlamına gelmez. Bir orduyu savaşta havadan, denizden, karadan bombalayabilirsiniz. Onun tüm fertlerini tutuklayabilir ya da sürebilirsiniz. Bu, o ulusu yok ettiğiniz anlamına gelmez. Ulusun her bir ferdi dünyanın her yanına dağılsa da milli şuurunu yitirmedikçe yok olması mümkün değildir. Tarihte bunun pek çok örneği vardır. Malta sürgünleri veya “fait accompli” (oldubitti) ile yapılan katliam ve sürgün hareketleri Türklüğün yok edilemeyeceğini gösteren örneklerden biridir.
Bunun içindir ki uzun yıllardır Türk’ü yaşatan “ideolojik öz” hedef alınmıştır.
İdeolojik çekirdeği yeniden alevlendiren, güçlendiren, sarsılmaz bir konuma getiren ve onu “ilelebet payidar” yapan Mustafa Kemal’in adına dahi tahammül edemeyenlerin de kuyruk acısı ortadadır.
İdeolojik çekirdeğin etrafında sonsuz bir aşkla dönmeyen, “ilelebet payidar” sözünün anlamını idrak edemeyen kimselere, düşman istihbarat servisleri “yararlı aptal” der.
Yararlı aptal, dünyanın her yerinde vardır. Yararlı aptalların kimi vatanını koruduğunu zannederken ona zarar verir. Kimisi çıkıp her konuda kendi vatanının aleyhine cephe alır ve insaniyeti kendine maske yapar. Kimisi hayat çalar kimisi de tüyü bitmemiş yetimin hakkını çalar. Sonuçta hepsi vatanına zarar verdiği için düşmanlarımız tarafından “yararlı aptal” olarak tanımlanır.
Ve kullanılırlar. Her aptal gibi, boyunlarına tasma geçirilir ve hak ettikleri yerde yani en aşağılarda olurlar.
Çekirdeğin içine sızmak isteyenler, zerrecik olduğunu fark etmeyenleri kullanmak isterler. Yararlı aptal durumuna gelen bir zerrecik artık çekirdekle ilişkisini yitirmiştir ama varlığıyla çekirdeğe zarar verir. Çekirdeğe sadık kalan zerrecikler de onları yok eder çünkü vazifesi “ilelebet payidar” kalacak olan cumhuriyeti korumak ve kollamaktır.
Zerrecikleri görmek akıl ister, yürek ister.
NATO orduları, hedef ülkenin çekirdeğine zarar vermek için özel okullar kurmuş, bilişsel savaş uzmanı personeller yetiştirmiştir. O personellerin “besleme”si diyebileceğimiz her türlü hain -devşirilmişler dahil- hedef ülkenin diline, tarihine, kültürüne saldırır. Onun dini inancını kontrol altında tutmaya gayret gösterir.
Siyasetçisi, profesörü, yazarı, sivil toplumcusu bir araya gelip de ideolojik çekirdeğe müdahale etmeye çalışıyorsa bunda kesinlikle düşman eli var, demektir. Bu, ulusun varlığını tehlikeye atan bir tehdittir ve bertaraf etmeyi Türk gençliği ve dahi Türk’üm diyen herkes kendine görev bilecektir.
Yüce Atatürk,
Türk’ün cumhuriyetini sizler kurdunuz. Türk’ün uykuya dalan ruhunu sizler uyandırdınız. Türk’e Türklüğünü sizler hatırlattınız. Aziz ömrünüzü Türk ulusu için feda ettiniz.
Bir zerrecik olduğunu bilen ve dolayısıyla ahlâkını, erdemini, namusunu, şerefini yitirmeyen, Türklüğüne sımsıkı bağlı, sonsuz bir aşkla çekirdeğin etrafında dönen biz Türk gençleri de icabında canımızı da vermeye hazır olduğumuza ant içeriz.
“Ne mutlu Türk’üm, diyene!”
[1] Federico Prizzi, “Kültürel İstihbarat ve Savaşın Etnografisi”, Pankuş Yayınları, ss. 41
[2] https://ismetbarutcugil.com/2022/11/30/vizyonun-ozu-cekirdek-ideoloji-ve-gelecek-ongorusu/