Kaynayan Kazan – II

1- ABD veya İngiltere koalisyon olmaksızın tek başına savaşa girebilir mi?

İki ülke de koalisyon olmaksızın tek başına savaşa girecek durumda değildir. Nüfus veya askerî güç her zaman belirleyici değildir. Her ikisinin de nitelikli olması önemlidir. Aksi takdirde nüfus ve ordu nicelikten ibaret kalır.

ABD, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesinin nüfusu, biraz refaha, biraz sağlığa ve biraz da neoliberalizmin getirdiği yozlaşma etkilerine bağlı olarak savaşacak durumda değildir. Amerikada, savaşacak durumda olan gençlerin birçoğu obezite, madde bağımlılığı, savaş karşıtlığı vb. etkenler nedeniyle savaşacak durumda değildir. Avrupa’da da durum farklı değildir. Özellikle İsveç gibi ülkeleri mevcut durumda son derece savunmasızdır.

Vietnam, Afganistan, Irak ve Suriye örnekleri göstermiştir ki Amerikan ordusu daha çok tahrip edici bir güçtür. Bunda hava gücü önemli rol oynamaktadır. Oysa bu durum kendi stratejistlerinin “Havadan ne kadar bombalarsan bombala, karadan girmedikçe ele geçiremezsin” tezine uymamaktadır. Gerçekten bir ülkeyi bütünüyle teslim almak için kara harekâtı olmazsa olmazdır. Irak’a girerken Türkiye’nin desteğini alamayan ABD, indirme harekâtlarında ağır kayıplar vermiştir ki bunu da unutmamıştır.

Amerika için Türkiye gibi ülkeler ucuz asker deposudur. Başka ülkelerden asker devşirmek kendi askerlerini donatıp savaşa göndermekten daha az maliyetlidir.

2- ABD, İngiltere ve Avrupa bu durumda ne yapacaktır?

Rusya-Ukrayna savaşı sonrası ABD adeta bir dev gibi Avrupa’nın üzerine kapaklandı. Kuzey Akım’a yönelik sabotajın failinin ABD olduğu çok açıktır. Polonyalı bir siyasetçi de bu sabotaj nedeniyle ABD’ye teşekkür etmiştir. Amerikalıların bu sabotajla yaptıkları şey, bir daha geri dönülemeyecek şekilde Rusya ile Avrupa’nın bağlarını koparmaktır. Böylece belki de Rusya’nın Avrupa’ya karşı enerji kozunu bitirmek istediler. Enerji, Rusya’nın yıllar önce ilan ettiği bir numaralı silahıydı. Şunu da belirtmek gerekir ki Rusya’nın Ukrayna’da ilhak ettiği bölgeler bu anlamda çok zengindir.

Amerika, Avrupa’ya çok daha maliyetli bir şekilde sıvılaştırılmış doğal gaz taşıyacak. Avrupa, Rusya’dan bir liraya aldığını Amerika’dan on liraya alacak. Dünyadaki dengeler değişirken Avrupa giderek daha kapalı hâle gelecek. Yoğun göçleri durdurmak için Fransa gibi ülkeler birtakım sömürgelerinden vazgeçmek isteyebilir. Avrupa’nın kapalı hâle gelişinde, giderek yükselen aşırı sağ hareketler önemli rol oynayacaktır. Bir miktar fakirleşen Avrupa’da faşizm daha güçlü hâle gelecektir.

Faşizmin Avrupa’ya hâkim olmasıyla birlikte Avrupa’yı birleştirmek için “Haçlı ruhu”, onu da geri getirmek için “Türk korkusu” yeniden güçlü şekilde diriltilecektir. Bildiğim kadarıyla kendisi bir ateist olmasına rağmen Jack Attali gibi isimler de Haçlı ruhunun diriltilmesinden yanadır. Türk korkusunu diriltmek için Yunanistan (ve Heleno Hristiyanizm), Kıbrıs ve Balkanlar öne çıkarılacak, muhtemelen Türkiye’deki mültecilerin şantaj olarak kullanıldığı vurgusu artacaktır.  

Avrupa için Avrupa medeniyeti, Avrupa refahı her şeyden önemlidir. Bunun karşısında ise Türkler, Müslümanlar, Afrikalılar, Asyalılar vardır. Bunların kültürel anlamda Avrupalılaşmadan büyük kitleler hâline gelişi büyük bir kâbustur. Bir ihtimal Avrupa, ABD ile Çin savaşına kadar dolaylı da olsa kapanabildiği kadar kapanacak, bunun için birtakım tavizler verecek ve maddi-manevi kuvvetini tekrar toplayarak ABD-Çin savaşına hazır duruma gelmeye çalışacaktır.

3- Rusya’nın zayıflaması Türk dünyası için iyi midir?

Artık içinde bulunduğumuz süreç, “Türkiye ve Türk dünyası” ifadesinin yerine sadece “Türk dünyası” demeyi zorunlu kılıyor. Biz Türkiye olarak kendimizi Türk dünyasının dışında değerlendirmekten, “Türkiye ve Türk dünyası” ifadesini kullanmaktan vazgeçmeliyiz. Rusya-Ukrayna savaşını değerlendirirken buna göre hareket etmeliyiz.

Batıya doğru ilerleyemeyen bir Rusya için dayanak yolu daima Avrasya ve Orta Asya’dır çünkü buralardaki insan kaynağı, yoz ve savaştan uzak Rusların yerine kullanılagelmiştir. İki dünya savaşında da çoğunlukla muhalefet görmesine rağmen birçok Türk, bugün olduğu gibi zoraki savaşa götürülmüştür. Rusya batıya doğru ilerlemeli, bugün olduğu gibi dikkatini Türk dünyasından Avrupa ve Amerika’ya yöneltmelidir. Ukrayna savaşının kazananı sahada değil diplomasi ve istihbarat masasında belirlenecektir. Rusya’nın batıya ilerleyişi durursa Orta Asya’da bir süredir başlayan ve giderek artacağını tahmin ettiğim istikrar duracaktır. Ayrıca geçen yazımda bahsettiğim üzere Türk cumhuriyetlerindeki altyapı, ordu, ekonomi, toplum düzeni gibi noktalarda ciddi bir zayıflık vardır ve Rusya’nın tek başına ya da Çin’le beraber yeniden burayı hızlı bir askerî harekatla tahakkümü altına alması uzak bir senaryo değildir.

NATO’nun Türkiye’yi kuşattığı bir süreçte Rusya’nın çökmesi, Türkiye’nin büyük ölçüde savunmasız kalması anlamına gelir. Uluslararası siyaset sahnesi işte böyle ilginçtir: Türkiye, üyesi olduğu NATO tarafından kuşatılıyor. Türkiye ve Rusya, asırlar boyu birbirleriyle savaşmış iki devlet olarak yakınlaşabiliyor. NATO’dan çok NATO’cu, Rus’tan çok Rusçu olanları bir tarafa bırakıp konuyu mantıklı bir şekilde değerlendirdiğinizde bu yakınlığın gerekliliğini de ebediyen sürmesinin imkânsız olduğunu da anlamak zor olmayacaktır. Rusya, Türkiye’nin güçlü veya güçsüz olup olmadığına bakmaksızın iç güvenlik stratejisinde mutlaka Türk dünyasını dikkate alacaktır.

Sonuç olarak, Rusya’nın dikkatini batıya yöneltmesi, Türk dünyası için en kritik dönemde çökmemesi gerekiyor. Zaten Ukrayna savaşıyla birlikte zayıfladıkları bir süreci de başlatmış oldular. Çok kutuplu dünya için bu gerekliydi. Bu sayede Türk dünyası için de önemli fırsatlar kapıya geldi. Şimdi istikrar ve kalkınma zamanıdır.

4- Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesi avantajlı mıdır?

Kâğıt üzerinde, evet. Bunun pratikte de avantajlı olması Çin’in partnerlerinin dikkatine bağlıdır. Eğer ekonomik, siyasî, askerî anlamda gerekli istikrarı sağlayamazsanız Çin denen dev ağzını açıp bekleyecektir. Eğer ekonomik kalkınmanın ekmeğini belirli bir nüfuz sahibi grup yerse ülke -gerçekler halktan gizlense bile- batacak ve Çin sizi yutacaktır. Bu, bir anlamda kumardır. Şu da bir gerçektir ki büyük olmak için büyüklerle ortak olmak önemli bir yoldur. Bugün Türk cumhuriyetlerinin arasındaki istikrarı da sınır çatışmalarını da geçen yazıda yazdığım gibi biraz bu yönden değerlendirmek gerekir. Ekonomi projesi olanın isteyeceği ilk şey istikrardır. Özellikle Kazakistan’da Çin’le birlikte önemli anlaşmalara imza atılmış, birkaç defa Çin devlet başkanı bizzat bu ülkeye gitmiştir.

Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan için önemli fırsatlar kapıdadır. Bu ülkelerde bir an önce seçimler adil hâle gelmeli, ekonomik kalkınma halka yansımalı, rüşvet ve yolsuzlukla mücadele edilmeli, militsya sisteminden polisliğe geçilmeli ve güvenlik güçlerinin millî şuuru ve ahlâkı artırılmalıdır.