Diyalogçuların Diğer Maskesi: İbrahimî Dinler Projesi

Katolik Şarkiyatçı Fransız Louis Massignon kullanıncaya ve II. Vatikan Konsili (1962 – 1965) gerçekleşinceye kadar İbrahimî dinler ifadesinin yerine çoğunlukla Hristiyan – Yahudi ifadesi kullanılıyordu. Massignon’un Hristiyanlığı ve Müslümanlığı yakınlaştırma çabalarıyla ve II. Vatikan Konsili’nin diyalogçu yaklaşımıyla İbrahimî dinler ifadesi yaygınlaştı. İbrahimî dinlerle Müslümanlık, Yahudilik, Hristiyanlık kastedilmektedir. Bununla birlikte bu üç dinin kutsal kitaplarında böyle bir ifade yoktur.

İbrahimî dinler projesi, diyalogçuların geliştirdiği bir projedir. Temeli, İbrahim Peygamber’e dayanır. Üç dinin ortak atasının İbrahim Peygamber olduğu düşüncesinden hareketle bir anlamda İbrahimî din ve İbrahimî millet yaratılmaktadır. Soyca Yahudi ve Arapların ortak atası kabul edilse de İbrahim’i sahiplenme konusu kendi içinde tartışmalıdır. Kur’an’da bu konuda açıkça ayetler vardır ve İbrahim’in ne Hristiyan ne Yahudi olduğu, onun Müslüman olduğu vurgulanır. Buna karşın Hristiyanlık ve Musevilikte de diğer dinlere karşı tezler vardır. Yani İbrahim, diyalogçuların projesinin aksine paylaşılamamaktadır.

Ben ilahiyatçı değilim. Meselenin çok ayrıntısına girme yetkinliğim de yoktur. Ne var ki basit bir düşünceyle bile bu projenin saçma olduğunu anlamak mümkündür. Hristiyanlıktaki teslis inancıyla Müslümanlığın tevhid inancı uyuşmaz. Kur’an’a göre tek gerçek din İslam’dır. Hristiyanlık da kendi içinde teslise inananlar ve üniteryenistler olarak bölünür ama özellikle teslis inancına bağlı olanlar için baba, oğul, kutsal ruh önemlidir. Olmazsa olmaz. Yahudilerin kibirli tutumlarını, tezlerini yazmaya gerek yok.

Konu üstüne yoğunlaşınca Türklüğü bekleyen tehlikeler olduğu açıkça görülecektir. Bir kere, inanç bakımından İbrahim’in üç dinin kökeninde yatıp yatmadığı meselesi başka bir meseledir. Bunun ötesinde, İbrahim, Türklerin değil Arapların ve Yahudilerin atasıdır. Diyalogçuların geliştirdiği İbrahimî din, İbrahimî millet, İbrahimî aile biz Türkleri ilgilendirmemekte ve millî şuurumuzun önünde tehlike oluşturmaktadır.

Türkiye’de FETÖ’nün başını çektiği “Ben Müslümanlığı kabul ediyorum, ben Türk değilim, soyun önemi yok” gibi safsataların ana kaynağı esasında bu proje daha doğrusu bu projeyi oluşturan zihniyettir. Bu zihniyet, Yahudiliği ve Araplığı kutsarken Türklüğü rencide eden zihniyettir. Her iki tarafın da Türk’ten beklediği tek bir şey vardır o da bu iki topluluktan birinin gayesi için savaşçılığını ortaya koymak ve bunların üstünlüğünü tanımaktır. Birlikte yaşadığınız toplumdaki tipleri biraz bile analiz ederseniz ve tarihi okursanız kavm-i necip nedir, Yahudiler kendilerini diğer milletlerden üstün tutar mı, sorularını sorarsınız. Bu, çok ciddi bir tehlikedir.

Bakınız, ABD’nin önderlik ettiği ve Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail’in imzaladığı anlaşmanın adını İbrahim anlaşması koymuşlardı. Çok uzak bir zamanda değil 2020 yılında imzalandı bu anlaşma. İmza atan taraflardan biri Türkiye olsaydı o anlaşmanın adı İbrahim anlaşması olmazdı ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz millet-i İbrahim’iz” demişti.

Bunları iyi anlayın ve Türklüğünüzü koruyun. İnsanlar istedikleri inanca inanmakla özgürdürler ve inançlarıyla da inançsızlıklarıyla da saygıyı hak ederler. Bu, Türklüğü rencide etmedikçe, Türklüğü asimile etmeye kalkmadıkça herkesin hak ettiği bir şeydir.