Sabahattin İsmail, yakın zamanda “Cumhurbaşkanı Tatar’a Sesleniyorum: O Projeyi İptal Edin” başlıklı bir yazı kaleme aldı. İsmail, yazıda Alman dışişleri destekli “Imagine” isimli projeyi ele alıyor. Proje, güya iki toplumlu yaşama zemin hazırlamak için öne sürülmüş hümanizm maskeli projelerden biridir. İsmail’in yazısına göre Almanların isteğiyle Ersin Tatar talimat veriyor ve Millî Eğitim Bakanlığı da projeyi Türk tarafında yürürlüğe koyuyor. İsmail’in konuyu araştırması üzerine Ersin Tatar konudan haberdar olmadığını iddia ediyor ama Millî Eğitim Bakanlığı talimatın Tatar’dan geldiğinde ısrar ediyor. Ne oldu? Almanlar Türk hükümetinin yazışma sistemine mi sızdı? Yoksa iki taraf da topu birbirine mi atıyor? Bu arada Akıncı ailesi de cümbür cemaat projeye destek veriyormuş. Açıkça Türkiye karşıtı eylemler yapan sivil toplum örgütleri de işin içindedir.
Sivil toplumculuk konusunda zayıf olan bir millet rezaletlere her zaman hazır olmalıdır. Sivil toplum yapısını başkalarının kontrol ettiği milletlerse felaketlere hazır olmalıdır. Türk milleti rezaletler yaşıyor, felaketlere maruz kalıyor ama silkelenip uyanmıyor. Basın ve medyanın ayrıca sosyal medyanın da yabancıların kontrolü altındaki STK’lere katılışlarıyla durum iyice berbat bir hâl alıyor ve ayaklar baş olup baş ağrıtıyor. Türk milleti en basit meselelerde bile kutuplaşırken yabancı hayranlığı ve başka ülkelere göç tutkusu zirve yapıyor. Özellikle başka ülkelere göç konusunda “Haklıyız, ülke kötü” diyenler olacaktır. “Gidenler, Kalanlar” başlıklı yazımda bu konudaki görüşlerimi yazmıştım.
Sivil toplum hayatındaki zayıflık, siyasî partilerin de ipini koparmasına neden oluyor. Türk milletine sürekli “Siz, bize oy vermek zorundasınız” baskısı yapılıyor. “Olanlara tepki duyuyorum, oy vermek istemiyorum” derseniz ya kötünün iyisi masalıyla ya da farklı bir partiye destek vermekle suçlanıyorsunuz. Durum vahimdir çünkü Türklerin birlik olmayışı, zayıf sivil toplum yaşamı, siyasî partilerin kolaylıkla Türk odaklarla iş birliğine gitmelerini sağlıyor. İktidar ve güç arzusuyla yanıp tutuşan liderler için en kolay yol vatanı satmak veya taviz vermektir.
AKP’nin bu ülkeye verdiği belki en büyük zarar şudur: AKP, kendi partizanlarını uç seviyelere çıkarmış; sivil toplumda, orduda, devlet kurumlarında birçok yere sızdırmış ve diğer partilerin partizanlarını da sürekli kışkırtmıştır. Sonuç olarak hem kendisi tasfiye edebildiği kadroların yerlerine yerleşmiş veya paralel kurum / kuruluşlar yaratmış hem de demokrasinin ötesinde bir siyasî kan davası yaratarak Türk birliğinin, Türk dirliğinin önüne büyük engeller koymuştur. Diğer yandan ne garip ve ne acıdır ki siyasî partiler için Turancılık suç niteliği taşırken iktidardan ve muhalefetten birtakım isimler sözde Kürdistan’ı “birleştirici” olarak sunmaya kalkmışlardır. Ne tahrik edici ama.
Sivil toplumculuğu zayıf ülkenin çocuklarını yabancılar yetiştirir. Türkiye’de “liboş” dediğimiz iğrenç zihniyete merak salan hatta “Belki vize alırım” düşüncesiyle terör dahil her şeye destek veya sempati taktiğiyle yanaşan, Türklüğün değerlerini aşağılamaya çalışan gençlerin sayısı artıyor. Her görüşü desteklerken milliyetçiliğe karşı çıkmak uğruna Yunan’ı, Fransız’ı, İngiliz’i, Rus’u, Çinli’yi, Koreli’yi kendi milletine tercih edenlerin sayısına bakın. Sicili tertemiz (öyle olmayanların da karakteri tertemiz) Türkçü gençleri faşist katil diye yaftalayan uğursuzlar, on binlerce insanın ve geleceğimizin katili teröristlerle diyaloğu şart görüyorlar.
Siyasî partilerin hedefinde anayasamızın dört maddesi var; değişmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez dört madde! Yıllardır parti değişiyor, isim değişiyor, pasaport değişiyor ama hedef değişmiyor! Bu bir tesadüf müdür? Elbette hayır. İşte her şey burada başlıyor, burada bitiyor. Bunu anlayalım ve ülkemizi, Türk dünyasını saran sivil örümceğe karşı sivil toplumcu bozkurtlar olarak birleşelim.
Anayasamızın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez dört maddesini hatırlatıp yazımızı noktalayalım:
“I. Devletin şekli
MADDE 1– Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2-Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3– Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı bayraktır.
Millî marşı “İstiklâl Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4- Anayasanın 1’inci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’inci maddesindeki cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
Şimdi birtakım siyasîler ve teröristler arasındaki farkı bulabiliyorsanız bulun.